×
Değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn’in cevapladığı sorunun metni şöyledir:"Bir adamın Ramazan’dan iki gün oruç borcu vardı. Şimdiye kadar bunu kaza etmedi. Bilindiği üzere bu borcun üzerinden birinci ve ikinci Ramazan geçtiği halde kaza etmedi. Bundan dolayı bu kimseye ne gerekir?"

    KAZA ORUCUNU MAZERETSİZ GECİKTİRMENİN HÜKMÜ

    ] Türkçe – Turkish – تركي [

    Abdulaziz b. Baz

    Abdullah b. Cibrîn

    Terceme : Muhammed Şahin

    Tetkik : Ali Rıza Şahin

    2013 - 1434

    ﴿ حكم تأخير قضاء رمضان بدون عذر ﴾

    « باللغة التركية »

    عبد العزيز بن باز

    عبد الله بن جبرين

    ترجمة: محمد مسلم شاهين

    مراجعة: علي رضا شاهين

    2013 - 1434

    Soru:

    Bir adamın Ramazan'dan iki gün oruç borcu vardı. Şimdiye kadar bunu kaza etmedi. Bilindiği üzere bu borcun üzerinden birinci ve ikinci Ramazan geçtiği halde kaza etmedi.

    Bundan dolayı bu kimseye ne gerekir?

    Cevap:

    Ramazan'da orucunu tutamayan veya bozan kişinin bunu hemen kaza etmesi gerekir. Mazeretsiz olarak onu geciktirmesi câiz değildir. Eğer mazeretsiz olarak ikinci Ramazan girinceye kadar geciktirirse, kaza ile birlikte her gün için bir fakiri doyuracak şekilde fidye vermesi gerekir. "[1]

    & & & & & &

    Soru:

    Ramazan'dan kalan oruç borcunu kış mevsimine kadar ertelemek câiz midir?

    Cevap:

    Ramazan orucunu imkan bulduktan ve mazeret ortadan hemen kalktıktan sonra hemen kaza etmek gerekir. Hastalık veya yolculuk veyahut da ölüm gibi engeller çıkmasından endişe edildiği için sebepsiz yere kazayı tehir etmek câiz değildir. Fakat kazayı erteleyip kış mevsiminde kısa günlerde tutarsa, bu câizdir ve kaza ondan düşer.[2]

    & & & & & &

    Soru:

    Hiçbir mazereti olmadığı halde ikinci Ramazan girinceye kadar Ramazan orucunun kazasını terk eden kimsenin hükmü nedir?

    Bu kimsenin kaza ile birlikte tövbe etmesi yeterli midir, yoksa ona keffâret de gerekir mi?

    Cevap:

    Bu kimsenin Allah'a tövbe etmesi ve kaza ile birlikte her gün için bir fakiri doyuracak şekilde fidye vermesi gerekir. Bu fidye, hurma veya buğday veya pirinç gibi o ülkenin kullandığı yiyeceklerinden Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ölçeğiyle yarım ölçek (sa') yiyecektir.

    Bunun miktarı da yaklaşık olarak 1.5 kilogramdır. Onun için bundan başka bir keffâret yoktur.

    Nitekim İbn-i Abbas gibi sahabeden bir topluluk böyle fetvâ vermişlerdir.

    Fakat bu kimse hastalık veya yolculuk sebebiyle mazeretli olursa veya hamile ya da emzikli olduğu için oruç tutmakta zorlanacak mazeretli bir kadın ise, ona kazadan başka hiçbir şey gerekmez.[3]

    & & & & & &

    Soru:

    Üzerinde geçmiş Ramazan'dan oruç borcu olduğu halde tekrar Ramazan ayına ulaşan kimse, Ramazan girmeden önce kaza orucunu tutmadığı için günahkar olur mu ve ona keffaret de gerekir mi, gerekmez mi?

    Cevap:

    Üzerinde Ramazan'dan kaza orucu borcu bulunan herkesin gelecek Ramazan'dan önce borçlu olduğu günleri tutması gerekir. Ancak Şaban ayına bunu erteleyebilir.Eğer mazeretsiz olarak ikinci Ramazan geldiği halde kaza etmezsa, günahkar olur ve ileride onu hem kaza etmesi, hem de her gün için bir fakiri doyuracak şekilde fidye vermesi gerekir.

    Nitekim Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ashabından bir topluluk böyle fetvâ vermiştir. Fidyenin miktarı ülkenin yiyeceğinden yarım ölçek yiyecektir.Bunu bir kişi de olsa bazı fakirlere vermelidir.

    Fakat hastalık veya yolculuk sebebiyle mazeretli olursa, onun için sadece kaza gerekir, fidye gerekmez.

    Çünkü : "Kim hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde oruç tutar."[4]

    Âyetinin genel hükmü buna delâlet eder.

    Başarı, Allah Teâlâ'dandır.[5]

    & & & & & &

    Soru:

    Ramazan'ın kazasını diğer Ramazan'a kadar geciktiren kimseye ne gerekir?

    Cevap:

    On bir ay boyunca oruç tutamayacak şekilde yatağına bağlı bir hasta olmak gibi bir mazeret sebebiyle tutamamışsa, kendisine kazadan başka bir şey gerekmez. Fakat oruç tutmaya gücü yettiği halde kendisinden kaynaklanan bir ihmal sebebiyle geciktirmişse, kaza ile birlikte bu ihmalden dolayı her gün için bir yoksulu doyuracak kadar da fidye vermesi gerekir."[6]

    & & & & & &

    [1] Abdullah b. Cibrîn, "Oruçla İlgili Fetvâlar", s: 61

    [2] Abdullah b. Cibrîn, "Oruçla İlgili Fetvâlar", s: 60

    [3] Abdulaziz b. Baz, "İslâm Esaslarıyla İlgili Sorulara Önemli Cevaplar", s: 177

    [4] Bakara Sûresi: 185

    [5] Abdulaziz b. Baz'ın fetvâları, "Dâvet Kitabı", c: 2, s: 158-159

    [6] Abdullah b. Cibrîn, "Oruçla İlgili Fetvâlar", s: 60