İhtilat ve Tokalaşma Hakkında Meseleler ve Hükümleri
Kategoriler
Full Description
İhtilat ve Tokalaşma Hakkında Meseleler ve Hükümleri
﴿ مسائل وأحكام في الاختلاط والمصافحة ﴾
] Türkçe – Turkish – تركي [
Bir Grup Âlim
Terceme : Muhammed Şahin
Tetkik : Ali Rıza Şahin
2010 - 1431
﴿ مسائل وأحكام في الاختلاط والمصافحة ﴾
« باللغة التركية »
مجموعة العلماء
ترجمة: محمد مسلم شاهين
مراجعة: علي رضا شاهين
2010 - 1431
Soru:
Müslüman kadının, erkek akrabaları ile tesettüre uygun bir şekilde oturması ve onlarla dînî veya genel konularda konuşması (sohbet etmesi) câiz midir?
Cevap:
Evet. Müslüman kadının, nasihat etmek veya konuşulması gereken bir konuda, kadının saygınlığına aykırı davranmamak ve erkekleri fitneye düşürmemek kaydıyla erkek akrabalarıyla oturmasında, örneğin kadının, kocasının erkek kardeşleri (kayınbiraderleri), kızkardeşlerinin kocaları (enişteleri), amcasının çocukları (kuzenleri) veya buna benzer akrabalarıyla ev ile veya nasihat ile ilgili konularda veyahut da onlarla konuşma gereği duyduğu konularda, -onlardan birisiyle başbaşa kalmamak, açılıp saçılmamak ve hicabını terketmemek kaydıyla- oturup konuşmasında hiçbir sakınca yoktur. Aksine şer'î hicaba uygun olarak yüzünü ve bedenini örtmesi, onlardan hiç kimseyi fitneye düşürmemesi ve cilveli konuşmaması şartıyla normal bir şekilde onlarla güzellikle konuşması gerekir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
ﮋ ﭡ ﭢ ﭣ ﭤ ﭥ ﭦﭧ ﭨ ﭩ ﭪ ﭫ ﭬ ﭭ ﭮ ﭯ ﭰ ﭱ ﭲ ﭳ ﭴ ﭵ ﮊ [ سورة الأحزاب الآية: ٣٢]
"Ey Peygamber hanımları! Siz, (fazîlet ve makam bakımından) kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah'a itaat etmek ve O'na karşı gelmemek sûretiyle O'ndan) sakınırsanız, (yabancı erkeklerle) cilveli konuşmayın, yoksa kalbinde (haram şehvet konusunda) bir hastalık bulunanlar kötü şeyler umarlar. Ve hep (şüpheden uzak ve şeriatın reddetmediği) ma'ruf söz söyleyin."[1]
Müslüman kadın için meşrû olan; içinde yakışıksız, cilve, kırıtma, edâlı, müstehcen, kaba-saba ve sert olmayan, fakat bunların dışında ma'ruf söz söylemesidir.
Soru:
Müslüman kadının, âilesinin bulunduğu bir ortamda kız kardeşinin kocasıyla oturması ve onunla konuşması câiz midir?
Cevap:
Müslüman kadının, kocası veya kendi annesi veyahut da başka birisinin bulunması, fitneye sebep vermemesi ve başbaşa kalmaması kaydıyla tesettürüyle kız kardeşinin kocası veya kocasının erkek kardeşi (kayını) veya başka erkeklerle oturmasında bir sakınca yoktur.Yani içinde fitne olmayan bir yolla, cilvesiz, hafife almadan ve fesada götüren kelimeler olmadan normal bir şekilde konuşmalıdır.Bütün bunlar, kocasının veya kocasının annesi veya kadının kardeşi veyahut da başka birisinin orada olması ve başbaşa kalmamak kaydıyla kızkardeşinin kocası veya kocasının erkek kardeşi (kayını) ile oturmasında ve onunla konuşmasında bir sakınca yoktur.Fakat bu konuşmanın, faydasız boş şeylerden bahseden, kötülük veya kötülüğe çağıran sözler olmaması, normal bir konuşma olması gerekir.
Soru:
Müslüman kadının, üzerinde bütün bedenini örten cilbabı olduğu halde, kocasının erkek kardeşiyle (kayını) veya kocasının amcasıyla oturması tesettürüyle oturması câiz midir?
Cevap:
Evet. Müslüman kadının, şüpheli olmayan üçüncü bir şahsın bulunması halinde kocasının erkek kardeşi veya kocasının amcasıyla oturabilir. Kocasının amcası veya kocasının erkek kardeşiyle başbaşa kalmasına gelince, hayır, onlarla başbaşa kalamaz.
Zirâ Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
(( لَا يَخْلُوَنَّ رَجُلٌ بِامْرَأَةٍ إِلَّا وَمَعَهَا ذُو مَحْرَمٍ.)) [ متفق عليه ]
"Bir erkek, yanında mahremi olmayan yabancı bir kadınla başbaşa kalmasın!"[2]
Müslüman kadının onlarla başbaşa kalması câiz değildir.Fakat kadının babası veya annesi veyahut da kardeşlerinin bulunduğu bir ortamda kocasının erkek kardeşi veya amcasıyla oturmasında bir sakınca yoktur.Haram olan; kadının onlarla başbaşa kalmasıdır.
Soru:
Müslüman kadının, evde çocukları ve kızkardeşi bulunduğu bir ortamda kız kardeşinin kocasıyla yemek sofrasına hicabı olmadan oturması câiz midir?
Cevap:
Hayır. Müslüman kadının, yabancı bir erkekle yemek sofrasında veya başka bir yerde hicabı olmadan oturması câiz değildir.Aksine kadının örtünmesi ve onunla aynı sofrada yemek yememesi gerekir.Çünkü aynı sofrada onunla yemek yemesi, onun kendisinin yüzünü ve ellerini görmesine, dolaysıyla fitneye sebep olabilir.Dolayısıyla kadının bunu yapması câiz değildir.Aksine bu kadının, fitneye sebep olmaması ve yabancı erkeğe karşı örtmesi gereken bazı yerlerinin görünmemesi için yalnızca kadınlarla yemesi gerekir. Erkeklerin de yalnızca erkeklerle birlikte yemeleri gerekir.
Soru:
Müslüman bir kızın, âilesinin bulunduğu bir ortamda amcasının erkek evlâtlarıyla, sadece yüzü açık bir şekilde tesettürüyle oturması câiz midir?
Cevap:
Müslüman kadının, kahve veya çay içmek için toplanılan bir mecliste amcasının erkek evlâtları veya akrabalarıyla oturmasında bir sakınca yoktur.Fakat kadının, saygınlık ve hicaba uygun olması, fitneye sebep olmaması gerekir.Yüzü örtmek ve onu açmamak da hicabın bir gereğidir. Eğer toplu bir halde olurlarsa bunda bir sakınca yoktur.Ama tek başına olursa, câiz değildir.
Zirâ Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
(( لَا يَخْلُوَنَّ رَجُلٌ بِامْرَأَةٍ، فَإِنَّ الشَّيْطَانَ ثَالِثَهُمَا.)) [ رواه أحمد ]
"Bir erkek, (yanında mahremi olmayan yabancı) bir kadınla başbaşa kalmasın! Çünkü o ikisinin üçüncüsü, şeytandır."[3]
Müslüman kızın, amcasının erkek evlâtlarından birisiyle veya mahremi olmayan başka bir erkekle başbaşa kalamaz.Fakat âilesiyle birlikte veya kız kardeşlerinin kocalarıyla veyahut da kocasının erkek kardeşleriyle, fitneden uzak, kadının saygınlığına ve tesettürüne uygun, yüzünü ve bedenini örtmüş bir şekilde toplu bir halde birbirleriyle selâmlaşmak ve konuşmak için oturursa, bunda bir sakınca yoktur.Fakat kadının zînetini göstermemesi ve fitneyi çağrıştıran söz konuşulmaması, içinde dînen sakıncalı olmayan normal bir konuşma olması gerekir.
Soru:
Müslüman bir erkeğin, amcasının veya dayısının veya kardeşinin ve akrabalarından birisinin karısıyla başbaşa kalması câiz midir?
Onlarla çarşı ve pazara veya başka bir yere gitmesi câiz midir?
Cevap:
Müslüman bir erkeğin, kardeşinin veya dayısının veya amcasının veyahut da mahremi olmayan başka bir kadınla başbaşa kalması câiz değildir.
(( لَا يَخْلُوَنَّ رَجُلٌ بِامْرَأَةٍ إِلَّا وَمَعَهَا ذُو مَحْرَمٍ.)) [ متفق عليه ]
"Bir erkek, yanında mahremi olmayan yabancı bir kadınla başbaşa kalmasın!"[4]
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- yabancı bir kadınla başbaşa kalmayı yasaklayarak şöyle buyurmuştur:
(( لَا يَخْلُوَنَّ رَجُلٌ بِامْرَأَةٍ، فَإِنَّ الشَّيْطَانَ ثَالِثَهُمَا.)) [ رواه أحمد ]
"Bir erkek, (yabancı) bir kadınla başbaşa kalmasın! Çünkü o ikisinin üçüncüsü, şeytandır."[5]
Başka bir hadiste şöyle buyurmuştur:
(( لَا يَـخْلُوَنَّ رَجُلٌ بِامْرَأَةٍ إِلَّا كَانَ ثَالِثَهُمَـا الشَّيْطَانُ.))
[ رواه الترمذي وصححه الألباني في صحيح الجامع ]
"Bir erkekle (yabancı) bir kadın başbaşa kalmasın ki onların üçüncüsü şeytan olmasın."[6]
Başka bir rivâyette şöyle buyurmuştur:
(( مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَلَا يَـخْلُوَنَّ بِامْرَأَةٍ لَيْسَ مَعَهَا ذُو مَـحْرَمٍ مِنْهَا، فَإِنَّ ثَالِثَهُمَـا الشَّيْطَانُ. )) [رواه أحمد وصححه الحاكم ووافقه الذهبي وصححه الألباني في غاية المرام ]
"Allah'a ve âhiret gününe îmân eden, yanında mahremi olmayan (yabancı) bir kadınla başbaşa kalmasın. Zira onların üçüncüsü şeytan olur."[7]
Yabancı bir kadınla başbaşa kalmak, kesinlikle câiz değildir. Kardeşin, dayının ve amcanın eşleri, yabancı kadın hükmündedir. Çarşı ve pazara gitmek, onunla başbaşa kalmayı içeriyorsa, bu câiz değildir. Eğer onunla beraber kendisinde şüphe bulunmayan başka birisi varsa, bunda bir sakınca yoktur.
Müslüman, Allah Teâlâ'nın haram sınırlarını çiğnememekle emrolunmuştur. İnsanlar bu sınırları çiğneseler bile, kendisinin bu sınırları çiğnememesi gerekir. Aksine müslüman, gücü yettiği kadarıyla iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymakla emrolunmuştur. Yoksa insanların kötülüğü (münkeri) işlemeleri, kendisinin de aynı kötülüğe düşmesini ve onu işlemesini haklı çıkarmaz. Bu sebeple her müslümana nasihatimiz, kalbini fitnelerden -özellikle de kadının fitnesinden- etkilenmekten uzak tutmaya gayret etmesidir.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- kadının fitnesi hakkında şöyle buyurmuştur:
(( إِنَّ الدُّنْيَا حُلْوَةٌ خَضِرَةٌ، وَإِنَّ اللهَ مُسْتَخْلِفُكُمْ فِيهَا فَيَنْظُرُ كَيْفَ تَعْمَلُونَ، فَاتَّقُوا الدُّنْيَا وَاتَّقُوا النِّسَاءَ، فَإِنَّ أَوَّلَ فِتْنَةِ بَنِي إِسْرَائِيلَ كَانَتْ فِي النِّسَاءِ.)) [ رواه مسلم ]
"Şüphesiz ki dünya, güzel ve tatlıdır, yumuşak ve sevimlidir. (Renk ve lezzetiyle insanları fitneye düşürür). Allah Teâlâ, kendisine itaat edip-etmediğinizi görmek için sizi dünyada önceki ümmetlere halifeler kılmıştır. Dünyadan (âhirette size yardımcı olacak kadarının fazlasını talep etmekten) sakının. Kadınların hîlesinden de sakının.Zirâ İsrâiloğullarını fitneye düşüren ilk şey, kadınlar olmuştur."[8]
Yine, her müslümanın, insanı bir günahtan ondan daha büyük günaha çekmek için şeytanın prensip edindiği bu gibi yerlerden uzak durması gerekir. Şüphesiz olarak inanmamız gerekir ki, kim Allah Teâlâ'ya tevekkül ederse, Allah Teâlâ o kimseye yeter ve kim O'ndan gereği gibi korkarsa, Allah Teâlâ onun için bir çıkış yolu yaratır.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
ﮋ... ﮚ ﮛ ﮜ ﮝ ﮞ ﮟ ﮠ ﮡ ﮢ ﮣ ﮤ ﮥﮦ ... ﮊ
[ سورة الطلاق من الآيتين: ٢ – ٣]
"Kim Allah'tan gereği gibi korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu yaratır ve ona hiç ummadığı (hesaplamadığı) yerden rızık verir."[9]
Bu sebeple müslümanın, erkeklerin kadınlarla aynı ortamda bulunduğu yerlerden uzak bir yerde iş aramaya çalışması ve gayret etmesi gerekir. Eğer bu şekilde bir iş bulamazsa, gücü yettiği kadarıyla Allah Teâlâ'dan korksun. Bu ise, gözünü harama bakmaktan esirgemekle ve ihtiyaç dışında kadınlarla konuşmaktan sakınmakla mümkün olur. Veya konuşmanın karşılıklı gülüşmeye ve şakalaşmaya götürmesinden sakınmakla veyahut da başbaşa kalmaktan sakınmakla mümkün olur. Çünkü ateşin başlangıcı, küçük kıvılcımdan olmuştur.
Soru:
Bazı âilelerde birçok erkek, karısının veya kızının veyahut da kız kardeşinin, kendi cemaati, dostları ve iş arkadaşları gibi, mahrem olmayan (yabancı) erkeklerin önlerine çıkmasına, onlarla oturmasına ve konuşmasına -mahrem erkeklere izin verdiği gibi-, izin vermektedir.
Onlara nasihat ettiğimizde, bunun kendilerinin ve atalarının gelenek ve görenekleri olduğunu söylemektedirler. Bu kimseler; kalplerinin temiz olduğunu iddiâ da etmektedirler. Onlardan kimisi bu konudaki hükmü bildiği halde büyüklenip inat etmekte, kimisi ise hükmünü bilmemektedir? Onlara neyi tavsiye edersiniz?
Cevap:
Her müslümanın, gelenek ve göreneklere bağlı kalmaması gerekir.Aksine bu gelenek ve görenekleri, temiz İslâm şeriatına götürmesi gerekir.Bunlardan İslâm'ın kabul edip onayladığını yapması câizdir, kabul edip onaylamadığını alması câiz değildir.
İnsanların alışkanlık haline getirip yaptıkları bir şey, onun helal olduğuna delil teşkil etmez.Dolayısıyla insanların kendi ülkelerinde ve kabilelerinde alışkanlık haline getirdikleri bütün gelenek ve görenekleri, Allah Teâlâ'nın kitabına ve elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetine götürmeleri, Allah Teâlâ ve elçisinin mübah kıldığı şeyi mübah kabul etmeleri ve Allah Teâlâ'nın nehyettiği şeyi de -insanların gelenek ve görenekleri olsa dahi- terk etmeleri gerekir.İnsanlar, yabancı kadınla başbaşa kalmayı veya mahremi olmayan erkeklere kadının yüzünü açmasını hafife alırlarsa, bu, terk edilmesi gereken bâtıl gelenek ve göreneklerdir. Eğer insanlar, zinâyı veya eçcinselliği veyahut da sarhoşluk veren içeceği içmeyi alışkanlık haline getirmişlerse, onlara düşen görev; bunu terk etmeleridir. Çünkü gelenek ve görenek, bu konuda onlar için bir mazeret olamaz.Aksine İslâm şeriatı, hepsinin üstündedir. Buna göre, Allah Teâlâ'nın İslâm ile hidâyet verdiği kimsenin, içki, zinâ, hırsızlık, anne-babaya itaatsizlik, akrabalık bağını kesmek gibi Allah Teâlâ'nın haram kıldığı amellerden uzak durması ve Allah Teâlâ'nın kendisine farz kıldığı şeylere bağlı kalması gerekir.
Aynı şekilde âilenin de Allah Teâlâ ve elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in emrine saygı göstermesi ve Allah Teâlâ ve elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in haram kıldığı şeylerden uzak durması gerekir. Eğer bu kimselerin gelenek ve göreneklerinde, kadınlar,mahrem olmayan erkeklerin yanında yüzlerini açıyorlar veya onlarla başbaşa kalıyorlarsa, bunu terk etmeleri gerekir.
Bir kadının amcasının oğlu,kız kardeşinin kocası, kocasının erkek kardeşleri, kocasının amcaları veya dayılarının yanlarında yüzünü açamaz.Aksine kadının, mahremi olmayan erkeklerin yanında yüzünü, başını ve bedeninin hepsini örtmesi gerekir.
Kadının,tesettürlü olması ve başbaşa olmaktan uzak durması kaydıyla,onun selamını almasında ve onunla konuşmaya başlamasında bir sakınca yoktur.
Zirâ Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
ﮋ... ﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥﯦ ﯧ ﯨ ﯩ ﯪﯫ ...ﮊ [ سورة الأحزاب من الآية: 53]
"... Peygamber'in eşlerinden bir şey istediğinizde, onu perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalbleriniz için de, onların kalpleri için de daha temizdir..." [10]
Başka bir âyette şöyle buyurmuştur:
ﮋ ﭡ ﭢ ﭣ ﭤ ﭥ ﭦﭧ ﭨ ﭩ ﭪ ﭫ ﭬ ﭭ ﭮ ﭯ ﭰ ﭱ ﭲ ﭳ ﭴ ﭵ ﮊ [ سورة الأحزاب الآية: ٣٢]
"Ey Peygamber hanımları! Siz, (fazîlet ve makam bakımından) kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah'a itaat etmek ve O'na karşı gelmemek sûretiyle O'ndan) sakınırsanız, (yabancı erkeklerle) cilveli konuşmayın, yoksa kalbinde (haram şehvet konusunda) bir hastalık bulunanlar kötü şeyler umarlar. Ve hep (şüpheden uzak ve şeriatın reddetmediği) ma'ruf söz söyleyin."[11]
Allah Teâlâ, kalbinde şehvet hastalığı bulunan kimsenin kötü şeyler ummaması ve bu işe râzı olduğunu zannetmemesi için Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hanımlarını, cilveli ve edâlı konuşmaktan yasaklamıştır.Aksine sert ve cilveli olmayan orta yollu konuşmasını emretmiştir.
Yine, Allah Teâlâ, hicabın, erkek ve kadın, herkes için daha temiz olduğunu şöyle haber vererek şöyle buyurmuştur:
ﮋ ﮝ ﮞ ﮟ ﮠ ﮡ ﮢ ﮣ ﮤ ﮥ ﮦ ﮧﮨ ﮩ ﮪ ﮫ ﮬ ﮭ ﮮﮯ ﮰ ﮱ ﯓ ﯔ ﯕ ﮊ[ سورة الأحزاب الآية: 59]
"Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mümin kadınlara söyle: Ev dışına çıktıkları zaman dış elbiselerini (cilbablarını) üzerlerine salıversinler.Böyle yapmaları onların tanınmaları (hür kadınları oldukları, köle kadınlar olmadıkları bilinmeleri) ve kendilerine sarkıntılık edilerek incitilmemeleri yönünden en uygun bir davranıştır. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir."[12]
Cilbab; kadının, başından aşağıya elbisesinin üzerine onunla başını ve bedenini örttüğü bir elbisedir.
Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
ﮋ ﮐ ﮑ ﮒ ﮓ ﮔ ﮕ ﮖ ﮗ ﮘ ﮙ ﮚ ﮛ ﮜ ﮝﮞ ﮟ ﮠ ﮡ ﮢﮣ ﮤ ﮥ ﮦ ﮧ ﮨ ﮩ ﮪ ﮫ ﮬ ﮭ ﮮ ﮯ ﮰ ﮱ ﯓ ﯔ ﯕ ﯖ ﯗ ﯘ ﯙ ﯚ ﯛ ﯜ ﯝ ﯞ ﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥ ﯦ ﯧ ﯨ ﯩ ﯪ ﯫ ﯬ ﯭ ﯮ ﯯ ﯰﯱ ﯲ ﯳ ﯴ ﯵ ﯶ ﯷ ﯸ ﯹﯺ ﯻ ﯼ ﯽ ﯾ ﯿ ﰀ ﰁ ﰂ ﰃ ﮊ [ سورة النور الآية: ٣١]
"(Ey Peygamber!) Mü’min kadınlara söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) esirgesinler ve ırzlarını (Allah’ın haram kıldığı şeylerden) korusunlar.Görünen kısmı müstesnâ olmak üzere, zînetlerini (yabancı erkeklere) göstermesinler. Başörtülerini, (başlarından) göğüslerinin üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları,erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi (mü’min) kadınları, ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden âilenin kadınına şehvet duymayan (başkalarının yardımına muhtaç olan saf kimseler gibi) tâbi kimseler veya henüz kadınların kadınlık hallerinin farkında olmayan (henüz şehvet duymayan) çocuklardan başkasına (gizli) zînetlerini göstermesinler. (Yolda yürürken) gizlemekte oldukları zînetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler! (Size emretmiş olduğu bu güzel sıfatlara ve övülen hasletlere) toptan Allah'a (itaat etmek sûretiyle) dönün (ve câhiliye toplumunun üzerinde bulunduğu kötü ahlâk ve sıfatları terkedin) ki (dünya ve âhirette) kurtuluşa eresiniz." [13]
Müslüman kadının,bu âyette zikredilenlere zînetini göstermesinde bir sakınca yoktur.
Bütün müslüman kadınların, Allah Teâlâ'dan korkmaları ve Allah Teâlâ'nın gösterilmesini helal kılmadığı kimselere zînetlerini göstererek kendilerine haram kıldığı şeylerden sakınmaları gerekir.
Soru:
Yabancı bir kadınla tokalaşmanın hükmü nedir? Bu kadın yaşlı olsa bile hüküm aynı mıdır?
Ellerine eldiven giyen bir kadının, yabancı bir erkekle tokalaşması câiz midir?
Cevap:
Mahrem olmayan kadınlarla tokalaşmak, toplumsal âdetlerin, Allah Teâlâ'nın toplum için koyduğu şeriatı çiğnediği durumlardan birisidir. İnsanların bâtıl âdet ve gelenekleri, Allah’ın hükmünün üzerine çıkmış, öyle ki; birine şeriatın konuyla ilgili görüşünü söylesen, delilleri getirip açıklasan, seni gericilikle, dîni zorlamakla, akrabalık ilişkilerini kesmekle ve iyi niyetler hakkında şüpheci olmakla suçlar. Amca, hala, dayı ve teyzenin kızlarıyla, kardeşin hanımı, amcanın hanımı ve dayının hanımıyla tokalaşmak, toplumumuzda su içmekten daha kolay bir hale gelmiştir. Oysa insanlar, şer’i açıdan olayın tehlikesine bakmış olsalar, böyle yapmazlar.
Mahrem olmayan kadınlarla tokalaşmak, kesinlikle câiz değildir.Tokalaşan kadın, ister genç olsun, isterse yaşlı olsun, hüküm aynıdır.Aynı şekilde tokalaşan erkek, ister genç olsun, isterse çok yaşlı olsun, hüküm aynıdır. Çünkü bu davranış, her iki taraf için de büyük fitnedir.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
(( لَأَنْ يُطْعَنَ فيِ رَأْسِ أَحَدِكُمْ بِمِخْيَطٍ مِنْ حَدِيدٍ خَيْرٌ لَهُ مِنْ أَنْ يَمَسَّ امْرَأَةً لاَ تَـحِلُّ لَهُ.)) [ رواه الطبراني والبيهقي وصححه الألباني في صحيح الجامع]
"Sizden birinizin başına demirden bir iğne batırılması, kendisine helal olmayan (yabancı) bir kadına dokunmasından daha hayırlıdır."[14]
Şüphe yok ki namahrem bir kadınla tokalaşmak, elin zinâsıdır.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
(( اَلْعَيْنَانِ تَزْنِيَانِ، وَالْيَدَانِ تَزْنِيَانِ، وَالرِّجْلاَنِ تَزْنِيَانِ، وَالْفَرْجُ يَزْنِي.))
[ رواه أحمد وصححه الألباني]
"İki göz zinâ eder, iki el zinâ eder, iki ayak zinâ eder, ferc (cinsiyet uzvu) zinâ eder."[15]
Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'den daha temiz kalpli birisi var mıdır?
Buna rağmen o şöyle buyurmuştur:
(( إِنِّي لاَ أُصَافِحُ النِّسَاءَ.)) [ رواه أحمد وصححه لاألباني ]
"Şüphesiz ben, kadınlarla musafaha etmem/tokalaşmam."[16]
Yine, o şöyle buyurmuştur:
(( إِنِّي لاَ أَمَسُّ أَيْدِي النِّسَاءِ.)) [ رواه الطبراني في الكبير وصححه الألباني ]
"Ben, kesinlikle kadınların eline dokunmam."[17]
Âişe’den -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
(( وَلاَ وَاللهِِ، مَا مَسَّتْ يَدُ رَسُولِ اللهِ يَدَ امْرَأَةٍ قَطُّ غَيْرَ أَنَّهُ يُبَايِعُهُنَّ بِالْكَلاَمِ.)) [ رواه مسلم ]
"Hayır! Allah’a yemîn olsun ki, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in eli (mahremi olmayan) bir kadının eline kesinlikle dokunmamıştır. O, kadınlarla sadece sözlü olarak beyatleşirdi."[18]
Erkek kardeşleriyle tokalaşmamaları halinde saliha eşlerini boşamakla tehdit eden insanlar, Allah’tan korksunlar!..
Şunu da bilmek gerekir ki (eldiven giymek gibi) araya engel koymak ya da elbisenin altından tokalaşmak, bir şey değiştirmez.Her iki şekilde de musafaha/tokalaşma haramdır.
Soru:
Yabancı bir kadınla haram olan başbaşa kalma şekli nasıldır? Bir erkeğin, insanların gözlerinden uzakta yabancı bir kadınla bir evde başbaşa kalması mıdır? Yoksa bir erkeğin, insanların gözleri önünde de olsa yabancı bir kadınla başbaşa kalması mıdır?
Cevap:
Dînen haram olan başbaşa kalma hali, bir erkeğin, bir evde insanların gözlerinden uzakta, yabancı bir kadınla sadece başbaşa kalması değildir. Aksine bir erkeğin, yabancı bir kadınla tek başına kalması hali; kadının erkeğe, erkeğin de kadına fısıldaşması, aralarında konuşmaların cerayan etmesi, konuşmalarını işitmeseler bile insanların gözleri önünde başbaşa kalmalarıdır. Bu olay, ister havada, ister otomobilde, ister evin terasında olsun, farketmez.Çünkü bir erkeğin, yabancı bir kadınla başbaşa kalmaktan yasaklanması, bu durumun zinâya sebep olmasından dolayıdır. Dolayısıyla bu anlam bulunan her başbaşa kalma, randevu almak için bile olsa, insanlardan uzakta olan başbaşa kalma hükmündedir.
& & & & & &
[1] Ahzâb Sûresi: 32
[2] Buhârî ve Müslim
[3] Buhârî ve Müslim
[4] Buhârî ve Müslim
[5] Buhârî ve Müslim
[6] Tirmizî rivâyet etmiş, Elbânî de "Sahîhu'l-Câmi'; hadis no: 2165'de hadis sahihtir, demiştir.
[7] Ahmed rivâyet etmiş, Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş, Zehebî ona muvafakat etmiştir. Elbânî de Ğâyetu'l-Merâm; s: 180'de hadisin sahih olduğunu söylemiştir.
[8] Müslim
[9] Talak Sûresi: 2-3
[10] Ahzâb Sûresi: 53
[11] Ahzâb Sûresi: 32
[12] Ahzâb Sûresi: 59
[13] Nur Sûresi: 31
[14] Taberânî ve Beyhakî, Ma'kal b. Yesar'dan rivâyet etmiş, Elbânî de 'Sahîhu'l-Câmi'; hadis no: 5045'de hadis sahihtir, demiştir.
[15] Ahmed Müsned: 1/412; Bkz. "Sahîhu’l-Câmi'", hadis no: 4126.
[16] Ahmed Müsned: 6/357; Bkz. Sahihu’l-Cami: 2509.
[17] Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebir: 24/342; Bkz. "Sahîhu’l-Câmi'", hadis no: 7054 ve el-İsâbe: 4/354 (Dâru’l-Kitabil-Arabî Baskısı)
[18] Müslim: 3/1489.