×
"Sünnetler ve Şer’î Hükümlerden Günlük Dersler" adlı kitaptan iktibas edilerek hazırlanan bir makale olup, şikten korkutmak gerektiğini beyan etmektedir.

    KADERE ÎMÂN

    ﴿ الإيمان بالقدر ﴾

    ] Türkçe – Turkish – تركي [

    Râşid b. Hüseyin el-Abdulkerim

    Terceme : Muhammed Şahin

    Tetkik : Ümmü Nebil

    2009 - 1430

    ﴿ الإيمان بالقدر ﴾

    « باللغة التركية »

    راشد بن حسين العبد الكريم

    ترجمة: محمد بن مسلم شاهين

    مراجعة: أم نبيل

    2009 - 1430

    عَنْ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ ا قَالَ: بَيْنَمَا نَحْنُ عِنْدَ رَسُولِ اللهِ × ذَاتَ يَوْمٍ إِذْ طَلَعَ عَلَيْنَا رَجُلٌ شَدِيدُ بَيَاضِ الثِّيَابِ شَدِيدُ سَوَادِ الشَّعَرِ لاَ يُرَى عَلَيْهِ أَثَرُ السَّفَرِ وَلاَ يَعْرِفُهُ مِنَّا أَحَدٌ حَتَّى جَلَسَ إِلَى النَّبِيِّ × فَأَسْنَدَ رُكْبَتَيْهِ إِلَى رُكْبَتَيْهِ وَوَضَعَ كَفَّيْهِ عَلَى فَخِذَيْهِ وَقَالَ:يَا مُحَمَّدُ!أَخْبِرْنِي عَنِ الْإِسْلَامِ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللهِ ×: الْإِسْلَامُ أَنْ تَشْهَدَ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ، وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللهِ ×، وَتُقِيمَ الصَّلاَةَ، وَتُؤْتِيَ الزَّكَاةَ، وَتَصُومَ رَمَضَانَ، وَتَحُجَّ الْبَيْتَ إِنِ اسْتَطَعْتَ إِلَيْهِ سَبِيلاً. قَالَ: صَدَقْتَ. قَالَ: فَعَجِبْنَا لَهُ يَسْأَلُهُ وَيُصَدِّقُهُ. قَالَ: فَأَخْبِرْنِي عَنْ الْإِيمَانِ؟ قَالَ: أَنْ تُؤْمِنَ بِاللهِ، وَمَلَائِكَتِهِ، وَكُتُبِهِ، وَرُسُلِهِ، وَالْيَوْمِ الْآخِر،ِ وَتُؤْمِنَ بِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ. قَالَ: صَدَقْتَ. قَالَ: فَأَخْبِرْنِي عَنْ الْإِحْسَانِ؟ قَالَ: أَنْ تَعْبُدَ اللهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ، فَإِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ. قَالَ: فَأَخْبِرْنِي عَنْ السَّاعَةِ؟ قَالَ: مَا الْمَسْئُولُ عَنْهَا بِأَعْلَمَ مِنْ السَّائِلِ. قَالَ: فَأَخْبِرْنِي عَنْ أَمَارَتِهَا؟ قَالَ: أَنْ تَلِدَ الْأَمَةُ رَبَّتَهَا، وَأَنْ تَرَى الْحُفَاةَ الْعُرَاةَ الْعَالَةَ رِعَاءَ الشَّاءِ يَتَطَاوَلُونَ فِي الْبُنْيَانِ. قَالَ: ثُمَّ انْطَلَقَ فَلَبِثْتُ مَلِيًّا، ثُمَّ قَالَ لِي: يَا عُمَرُ! أَتَدْرِي مَنْ السَّائِلُ؟ قُلْتُ: اللهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ! قَالَ: فَإِنَّهُ جِبْرِيلُ أَتَاكُمْ يُعَلِّمُكُمْ دِينَكُمْ.)) [ رواه مسلم ]

    Ömer b.Hattab'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre,o şöyle demiştir:

    "Biz, birgün Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in yanında otururken bembeyaz bir elbise giymiş, simsiyah saçlı, üzerinde yolculuk izi bulunmayan ve içimizden de hiç kimsenin tanımadığı bir adam ansızın yanımıza çıkageldi. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in önünde oturup dizlerini, O'nun -sallallahu aleyhi ve sellem-'in dizlerine dayadı, ellerini de kendi[1] uyluklarının üzerine koydu ve:

    - Ey Muhammed! Bana İslâm'dan haber ver? dedi.

    Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

    - İslâm; Allah'tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilahın olmadığına ve Muhammed -sallalahu aleyhi ve sellem-'in Allah'ın elçisi olduğuna şâhitlik etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan orucunu tutman ve yoluna güç yetirdiğin takdirde Beytullah'ı haccetmendir, buyurdu.

    O:

    - Doğru söyledin, dedi.

    Bunun üzerine biz, soru soranın, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e hem soru sormasına, hem de ona doğru söyledin, demesine şaşırdık. (Sonra devamla):

    - Bana îmândan haber ver? dedi.

    Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

    - Îmân;Allah'a,meleklerine,kitaplarına,elçilerine (peygamberlerine), âhiret gününe ve kaderin hayrına ve şerrine îmân etmendir, buyurdu.

    O yine:

    - Doğru söyledin,dedi.

    (Sonra devamla):

    - Bana ihsandan haber ver? dedi.

    Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

    - İhsan; Allah'a, O'nu görüyormuşçasına ibâdet etmendir. Şayet sen O'nu görmüyorsan bile, O seni görmektedir, buyurdu.

    (Sonra devamla):

    - Bana, kıyâmetin ne zaman kopacağından haber ver? dedi.

    Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

    - Kıyâmet hakkında kendisine soru sorulan kimse, soran kimseden daha bilgili değildir, buyurdu.

    Bunun üzerine o:

    - O halde bana kıyâmetin alametlerinden haber ver? dedi.

    Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

    - Câriyenin efendisini doğurması[2], yalınayak, baldırı çıplak koyun çobanlarının bina yükseltmekte birbirleriyle yarışmaları ve bunlarla iftihar etmeleridir, buyurdu.

    (Ömer b. Hattab) dedi ki:

    - Sonra adam oradan hızla ayrıldı.Bunun üzerine ben uzun bir süre (üç gece) öyle bekledim. Sonra Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bana:

    - Ey Ömer! Soru soranın kim olduğunu biliyor musun? diye sordu.

    Bunun üzerine ben:

    - Allah ve Rasûlü daha iyi bilirler, dedim.

    Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

    - Şüphesiz ki O, size dîninizi öğretmek üzere gelen Cebrâil'dir, buyurdu."[3]

    عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ عَمْرَوٍ بقَالَ: قَالَ رَسُولُ اللهِ × : (( كَتَبَ اللهُ مَقَادِيرَ الْخـَلَائِقِ قَبْلَ أَنْ يَخْلُقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِخَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ. قَالَ: وَكَانَ عَرْشُهُ عَلَى الْمَاءِ.)) [ رواه مسلم ]

    Abdullah b. Amr'dan -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:

    "Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

    - Allah, gökleri ve yeri yaratmadan elli bin yıl önce mahlukatın kaderlerini (Levh-i Mazfuz'da) yazdı.

    (Devamla) şöyle buyurdu:

    -(Gökleri ve yeri yaratmadan önce) Arş'ı suyun üzerinde idi."[4]

    Konunun Açıklaması:

    Îmân esaslarından birisi de, kaza ve kadere îmândır.Bir kimse, kendisi için takdir olunan (nimet veya belâ gibi) şeyin başına geleceğine, takdir olunmayan şeyin de başına gelmeyeceğine ve kâinatta meydana gelen her şeyi Allah Teâlâ'nın bildiğine, onu kendi katında yazdığına, dilediğine ve yarattığına inanmadıkça, müslüman olamaz.

    Konudan Çıkarılan Hükümler:

    1. Kader sâbittir ve kânatta meydana gelen her şey, Allah Teâlâ'nın kaderiyle olmaktadır.

    2. Kadere ve onun îmân esaslarından olduğuna îmân etmek gerekir.

    & & & & & &

    [1] İmam Nevevî, Sahîh-i Müslim'in şerhinde, Sindî de Nesâî'nin şerhinde "kendi uyluklarının üzerine koydu" şeklinde açıklamışlardır,Fakat "Avnu'l-Ma'bûd"'da "Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in uyluklarının üzerine koydu" şeklinde açıklanmıştır. (Çeviren)

    [2] İmam Hattâbî, "Câriyenin efendisini doğurması"nın anlamı hakkında şöyle demiştir: "İslâm'ın yeryüzünde yayılmasıyla savaşlarda çokça kadın köleler ele geçirilmesinin ardından müslümanların onları câriyeler edinecekler ve onlardan doğacak kız çocukları annelerine efendiler olacaktır."

    "Câriyenin efendisini doğurması" şöyle de açıklanmıştır: "Kız çocuğunun, annesine çokça itaatsizlik etmesi sonucu, kadın efendinin, câriyesine hükmetmesi gibi, kız çocuğu da annesine hükmedecektir."

    [3] Müslim; "Îmân";hadis no:8. Tirmizî; "Îmân", hadis no: 2610. Nesâî; "Îmân ve Rükünleri", hadis no: 4990. Ebu Dâvud; "Sunneh", hadis no: 4695. İbn-i Mâce; "Mukaddime", hadis no: 63. Ahmed; 1/52.

    [4] Müslim; "Kader"; hadis no: 2653. Tirmizî; "Kader", hadis no: 2156. Ahmed; 2/169.