×
Allah Teâlâ, rızasına ulaşmamız için bize belli bir yol tayin etmişse -ki bu yol Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in getirmiş olduğu dîndir-, Allah’ın kulları olduğumuz halde, O’nun rızâsına ulaşmamız için kendi yanımızdan bir yol çıkarmamız nasıl câiz olsun? Dîninden olmayan bir şeyi onun dînine yerleştirmek olan Mevlid-i Nebevî, Allah Teâlâ’nın hakkına yapılan bir tecâvüzdür.

    MEVLİD-İ NEBEVÎ'Yİ KUTLAMANIN HÜKMÜ

    ﴿ حكم الاحتفال بالمولد النبوي ﴾

    ] Türkçe – Turkish – تركي [

    Muhammed b. Salih el-Useymîn

    Terceme : Muhammed Şahin

    Tetkik : Ümmü Nebil

    2009 - 1430

    ﴿ حكم الاحتفال بالمولد النبوي ﴾

    « باللغة التركية »

    محمد بن صالح العثيمين

    ترجمة: محمد مسلم شاهين

    مراجعة: أم نبيل

    2009 - 1430

    Değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn -Allah Teâlâ, İslâm ve müslümanlardan yana kendisine en iyi şekilde mükafatını versin- kendisine Mevlid-i Nebevî'yi kutlamanın hükmü sorulduğunda, o şöyle cevap vermiştir:

    Birincisi:

    Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğduğu gece kesin olarak bilinmemek-tedir.Aksine günümüzdeki bazı tarihçiler, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğduğu gecenin Rebîül-Evvel ayının 9. gecesi olduğu ve 12. gecesi olmadığı gerçeğine varmışlardır. O halde 12. gece yapılan kutlamanın tarihî yönden hiçbir dayanağı yoktur.

    İkincisi:

    Mevlid-i Nebevî'yi kutlamanın dînî yönden de hiçbir dayanağı yoktur. Çünkü Mevlid-i Nebevî'yi kutlamak Allah'ın dîninden olmuş olsaydı, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bunu yapardı veya ümmetine bunu bildirirdi. Eğer o bunu yapmış veya ümmetine bildirmiş olsaydı, bu kutlama günümüze kadar (hadis kitaplarında) korunmuş olurdu.

    Çünkü Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

    ﮋ ﮗ ﮘ ﮙ ﮚ ﮛ ﮜ ﮝ ﮞ ﮊ [سورة الحجر الآية :9]

    "Zikr'i (Kur'an'ı) kesinlikle biz indirdik ve onu (değiştirilmekten, tahrif edilmekten, ziyâdeleştirilmekten veya noksanlaştırılmaktan) elbette biz koruyacağız."[1]

    Böyle bir şey olmadığına göre, bu kutlamanın Allah'ın dîninde olmadığı anlaşılmış olur. Allah'ın dîninde olmadığına göre, bizim onunla Allah Teâlâ'ya ibâdet etmemiz ve O'na tevessülde bulunmamız câiz değildir.

    Allah Teâlâ, rızasına ulaşmamız için bize belli bir yol tayin etmişse -ki bu yol Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in getirmiş olduğu dîndir-, Allah'ın kulları olduğumuz halde, O'nun rızâsına ulaşmamız için kendi yanımızdan bir yol çıkarmamız nasıl câiz olsun?

    Dîninden olmayan bir şeyi onun dînine yerleştirmek olan bu hareket, Allah Teâlâ'nın hakkına yapılan bir tecâvüzdür.

    Yine bu hareket, Allah Teâlâ'nın şu sözünü yalanlamayı gerektirir:

    ﮋ ﭻ ﭼ ﭽ ﭾ ﭿ ﮀ ﮁ ﮂ ﮃ ﮄ ﮅﮆ ﮊ

    [سورة المائدة من الآية :3]

    "Bugün size dîninizi (zaferi gerçekleştirmek ve şeriatını tamamlamak sûretiyle) kemâle erdirdim.(Sizi câhiliyye karanlığından İslâm nûruna çıkarmak sûretiyle) üzerinize nimetimi tamamladım ve dîn olarak da size İslâm'ı seçtim (siz de İslâm'ı kendiniz için dîn seçin)."[2]

    Biz deriz ki, eğer bu kutlama dînin kemâlinden olsaydı, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in vefâtından önce olması gerekirdi. Dînin kemâlinden değilse, bu takdirde dînden olması mümkün değildir. Çünkü Allah Teâlâ:

    "Bugün size dîninizi (zaferi gerçekleştirmek ve şeriatını tamamlamak sûretiyle) kemâle erdirdim" buyurmaktadır.

    Her kim, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in vefâtından sonra ortaya çıkmış olmasına rağmen, bu kutlamanın dînin kemâlinden olduğunu iddiâ ederse, onun bu sözü yukarıdaki âyeti yalanlamayı gerektirir.

    Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü kutlayanlar, bu hareket ve davranışlarıyla Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i yüceltmek, onu sevdiklerini göstermek ve Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü kutlamada o duygu için gayretlerine canlılık kazandırmak istediklerinde şüphe yoktur. Bütün bunlar, ibâdettir; Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i sevmek de, ibâdettir. Hatta bir insan, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i nefsinden, evlâdından, babasından ve insanların hepsinden daha çok sevmedikçe tam îmân etmiş olmaz .Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i yüceltmek, ibâdettir. Aynı şekilde onun şeriatına meyletmek olan onun aşkıyla yanıp tutuşmak da yine dîndendir.

    O halde, Allah Teâlâ'ya tevessülde bulunmak ve Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i yüceltmek için onun doğum gününü kutlamak, ibâdettir. Bu kutlama, ibâdet olduğuna göre, onda olmayan bir şeyi Allah'ın dînine yerleştirmek, kesinlikle câiz değildir. Bu sebeple Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü kutlamak, bid'at ve haramdır.Üstelik bu kutlamada ne şeriatın, ne hissin, ne de aklın onayladığı büyük çirkinliklerin meydana geldiğini işitmekteyiz. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü kutlayanlar, içerisinde Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hakkında aşırıya giden kasîdeleri, nağmelerle söylemektedirler. Öyle ki bu kimseler, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i Allah'tan daha büyük bir hale getirmişlerdir. Bu durumdan Allah'a sığınırız.

    Yine, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü kutlayanlardan kimisinin birtakım akılsızlıklarını ve saçmalıklarını işitmekteyiz. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğduğu kıssayı okuyan (mevlidhân):

    "Mustafa dünyaya geldi"

    Dediği anda herkes tek kişinin ayağa kalktığı gibi ayağa kalkarak:

    "Şu anda Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in rûhu aramıza geldi, ona saygı göstermek için ayağa kalkalım"

    Demektedirler. Bu hareket, aptallığın ve akılsızlığın tâ kendisidir.

    Ayrıca bu kimselerin ayağa kalkmaları âdâbtan değildir. Çünkü Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- kendisi için ayağa kalkılmasını çirkin görürdü.Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ashâbı, insanlar içerisinde onu en çok sevenler olmalarına ve onu bizden daha fazla yüceltmelerine rağmen, o hayatta olduğu halde kendisi için ayağa kalkılmasını çirkin görmesinden dolayı onun için ayağa kalkmadıklarına göre, uydurma hayallerle ayağa kalkan bu insanlara ne demelidir?

    Bu bid'at, yani Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü kutlama bid'atı, asırların en hayırlısı olan ilk üç asır (sahâbe, tâbiîn ve etbâut-tâbiîn asrı) geçtikten sonra meydana gelmiş ve bu bid'atla birlikte dînin esasıyla ters düşen bu çirkin şeyler meydana gelmiştir.Bunun yanında erkeklerle kadınların birbirine karışması gibi daha başka çirkin şeyler meydana gelmiştir.[3]

    [1] Hicr Sûresi: 9

    [2] Mâide Sûresi: 3

    [3] Muhammed b. Salih el-Useymîn'in Fetvâ ve Risâleleri; cilt: 2, s: 298-300