×
Şüphesiz ki kalp,bedenin efendisidir.Emirler kalpten alınır, eğer emir sâlih ise, salâhı emreder, yok eğer bozuk ise, fesâdı emreder.

    BEDENİN EFENDİSİ

    ] Türkçe – Turkish – تركي [

    Muhammed b. Ahmed el-Ammârî

    Terceme : Muhammed Şahin

    Tetkik : Mehmet Salih Köse

    2012 - 1433

    مَلِكُ الجوارح

    « باللغة التركية »

    محمد بن أحمد العماري

    ترجمة: محمد مسلم شاهين

    مراجعة: محمد صالح كوسه

    2012 - 1433

    Kalemle insana bilmediğini öğreten Allah'a hamd olsun.Yine insanı yaratıp ona konuşmayı öğreten Allah'a hamd olsun. Hevâ ve arzusuna göre konuşmayan, konuşması vahyedilen vahiyden başka bir şey olmayan Muhammed'e salât ve selâm olsun.

    Şüphesiz ki kalp,bedenin efendisidir.Emirler kalpten alınır, eğer emir sâlih ise, salâhı emreder, yok eğer bozuk ise, fesâdı emreder.

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ أَفَلَمۡ يَسِيرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَتَكُونَ لَهُمۡ قُلُوبٞ يَعۡقِلُونَ بِهَآ أَوۡ ءَاذَانٞ يَسۡمَعُونَ بِهَاۖ فَإِنَّهَا لَا تَعۡمَى ٱلۡأَبۡصَٰرُ وَلَٰكِن تَعۡمَى ٱلۡقُلُوبُ ٱلَّتِي فِي ٱلصُّدُورِ ٤٦ ﴾ [ الحج : ٤٦ ]

    "Onlar yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, olanları düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun.Ne var ki sadece gözler kör olmaz, göğüslerdeki kalpler de körelir (gerçek körlük, gözlerin kör olması değildir, hakkı idrak edemeyen basîretin kör olmasıdır)." [1]

    Nu'mân b. Beşîr'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'i şöyle derken işittim, demiştir:

    (( أَلاَ وَإِنَّ فِي الْجَسَدِ مُضْغَةً، إِذَا صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ، وَإِنْ فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ، أَلاَ وَهِىَ الْقَلْبُ.)) [ رواه البخاري ومسلم ]

    "Dikkat edin! Bedende bir et parçası vardır. Eğer o et parçası sağlam olursa, bütün vücut sağlam olur.Eğer o et parçası bozuk olursa, bütün vücut bozuk olur. Dikkat edin o et parçası, kalptir." [2]

    KALP, BİRÇOK İBÂDETİN YERİDİR:

    - Kalp, îmânın yeridir:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿...أُوْلَٰٓئِكَ كَتَبَ فِي قُلُوبِهِمُ ٱلۡإِيمَٰنَ...﴾[المجادلة: ٢٢]

    "...İşte Allah, onların kalplerine îmânı yazmış..." [3]

    - Kalp, korkma yeridir:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ ٱلَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ ٱللَّهُ وَجِلَتۡ قُلُوبُهُمۡ ...﴾[ الحج : ٣٥ ]

    "Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen kimselerdir." [4]

    Allah Teâlâ bu konuda yine şöyle buyurmuştur:

    ﴿ وَٱلَّذِينَ يُؤۡتُونَ مَآ ءَاتَواْ وَّقُلُوبُهُمۡ وَجِلَةٌ أَنَّهُمۡ إِلَىٰ رَبِّهِمۡ رَٰجِعُونَ ٦٠ ﴾ [ المؤمنون : ٦٠ ]

    "Mallarını hayırlı amellerde harcayanlar,(amellerinin kabul olunmamasından) ve Rablerine döndüklerinde (cehennem azabından kurtulamamaktan korkup) kalpleri ürperir." [5]

    - Kalp, itaat, saygı ve tevâzu yeridir:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ وَلِيَعۡلَمَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡعِلۡمَ أَنَّهُ ٱلۡحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَيُؤۡمِنُواْ بِهِۦ فَتُخۡبِتَ لَهُۥ قُلُوبُهُمۡۗ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَهَادِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ ٥٤ ﴾ [ الحج : ٥٤ ]

    "Bir de (hak ile bâtılı birbirinden ayırt eden) kendi-lerine ilim verilmiş olanlar onun (Kur'an'ın), Rabbinden gelen hak olduğunu bilsinler, böylece ona îmân etsinler ve sonuçta da kalpleri ona saygı duysun diye Allah böyle yapar. Şüphesiz ki Allah, îmân edenleri dosdoğru yola iletir." [6]

    - Kalp, huşu ve alçak gönüllülük yeridir:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ ۞أَلَمۡ يَأۡنِ لِلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ أَن تَخۡشَعَ قُلُوبُهُمۡ لِذِكۡرِ ٱللَّهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ ٱلۡحَقِّ وَلَا يَكُونُواْ كَٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡكِتَٰبَ مِن قَبۡلُ فَطَالَ عَلَيۡهِمُ ٱلۡأَمَدُ فَقَسَتۡ قُلُوبُهُمۡۖ وَكَثِيرٞ مِّنۡهُمۡ فَٰسِقُونَ ١٦ ﴾ [ الحديد: ١٦ ]

    "İmân edenlerin Allah'ı zikretmekten ve inen haktan (Kur'an'dan) dolayı kalplerinin saygı ile ürperme-sinin zamanı gelmedi mi? Onlar, daha önce kendilerine kitap verilip de üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onların pek çoğu yoldan çıkmış kimselerdir."[7]

    - Kalp, haşyet (ürperme) yeridir:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ ٱللَّهُ نَزَّلَ أَحۡسَنَ ٱلۡحَدِيثِ كِتَٰبٗا مُّتَشَٰبِهٗا مَّثَانِيَ تَقۡشَعِرُّ مِنۡهُ جُلُودُ ٱلَّذِينَ يَخۡشَوۡنَ رَبَّهُمۡ ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمۡ وَقُلُوبُهُمۡ إِلَىٰ ذِكۡرِ ٱللَّهِۚ ذَٰلِكَ هُدَى ٱللَّهِ يَهۡدِي بِهِۦ مَن يَشَآءُۚ وَمَن يُضۡلِلِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِنۡ هَادٍ ٢٣﴾ [ الزمر: ٢٣ ]

    "Allah, sözün en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların derileri (vücutları) ondan dolayı ürperir. Sonra derileri (vücutları) ve kalpleri de Allah'ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur'an, Allah'ın hidâyet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. Allah, kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur." [8]

    - Kalp, hidâyet yeridir:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ ... وَمَن يُؤۡمِنۢ بِٱللَّهِ يَهۡدِ قَلۡبَهُۥۚ...﴾ [ التغابن : ١١ ]

    "…Kim Allah'a îmân ederse, Allah onun kalbini hidâyete erdirir…"[9]

    - Kalp, takvâ yeridir:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ إِنَّ ٱلَّذِينَ يَغُضُّونَ أَصۡوَٰتَهُمۡ عِندَ رَسُولِ ٱللَّهِ أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ ٱمۡتَحَنَ ٱللَّهُ قُلُوبَهُمۡ لِلتَّقۡوَىٰۚ لَهُم مَّغۡفِرَةٞ وَأَجۡرٌ عَظِيمٌ ٣ ﴾ [ الحجرات: ٣ ]

    "Allah'ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, işte onlar, Allah'ın, kalplerini takvâ için imtihan ettiği kimselerdir. Onlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat (cennet) vardır." [10]

    - Kalp, Allah'ı, O'nun dînini ve nebisini sevme ve Allah'ın şeriatını yüceltme yeridir:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ ذَٰلِكَۖ وَمَن يُعَظِّمۡ شَعَٰٓئِرَ ٱللَّهِ فَإِنَّهَا مِن تَقۡوَى ٱلۡقُلُوبِ ٣٢ ﴾ [ الحج : ٣٢ ]

    "Durum böyledir. Kim Allah'ın emirlerine saygı gösterir(ve O'nun dîninin nişânelerini yüceltir)se, şüphesiz bu, kalplerin takvâsındandır." [11]

    Kalp, amelini bitirdikten sonra kabul edilip-edilmediğini hemen belirleyendir.

    Ömer b. Hattâb’dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:

    "Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’i şöyle derken işittim:

    (( إنَّمَا الأَعْمَالُ بِالنِّيَّاتِ - وَفِي رِوَايَةٍ: بِالنِّيَّةِ - وَإِنَّمَا لِكُلِّ امْرِئٍ مَا نَوَى, فَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ إلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ, فَهِجْرَتُهُ إلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ, وَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ إلَى دُنْيَا يُصِيبُهَا أَوِ امْرَأَةٍ يَنْكِحُهَا- وَفِي رِوَايَةٍ يَتَزَوَّجُهَا-, فَهِجْرَتُهُ إلَى مَا هَاجَرَ إلَيْهِ.)) [ متفق عليه ]

    "Ameller, ancak niyetlere -başka bir rivâyette niyete- göre geçerlilik kazanır. Herkes ancak (ameliyle) niyet ettiğinin karşılığını alır. Kimin hicreti, (niyet ve kasıt olarak) Allah ve Rasûlü için ise, onun hicreti (sevap ve ecir olarak) Allah ve Rasûlü içindir. Kimin de hicreti dünyadan bir menfaat elde etmek ya da bir kadınla nikahlanmak -başka bir rivâyette evlenmek- için ise, onun da hicreti, hicret ettiği gâye içindir."[12]

    - Kalp, Allah Teâlâ'nın baktığı bir yerdir (O'nun nazargâhıdır). Zirâ Allah Teâlâ, kulun bedenine ve şekline bakmaz, aksine onun ameline ve kalbine bakar.

    Nitekim Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

    (( إِنَّ اللَّهَ لاَ يَنْظُرُ إِلَى صُوَرِكُمْ وَأَمْوَالِكُمْ، وَلَكِنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ وَ أَعْمَالِكُمْ.)) [ رواه مسلم ]

    "Şüphesiz ki Allah,sizin dış görünüşünüze (sûretinize) ve mallarınıza bakmaz.Fakat O, sizin kalplerinize ve amellerinize bakar." [13]

    Başka bir rivâyette şöyle buyurmuştur:

    (( إِنَّ اللَّهَ لاَ يَنْظُرُ إِلَى أَجْسَادِكُمْ وَلَا إِلَى صُوَرِكُمْ، وَلَكِنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ.))

    "Şüphesiz ki Allah, sizin bedenlerinize ve dış görünüşünüze bakmaz. Fakat O, sizin kalplerinize bakar."

    Bu sebeple müslümanın, Allah Teâlâ'nın baktığı yer olan kalbe önem vermesi gerekir. Çünkü insan vücûdu nasıl besleniyorsa, kalp de öyle beslenir.

    - Kalp, insan bedeninin hastalandığı gibi hastalanır:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٞ فَزَادَهُمُ ٱللَّهُ مَرَضٗاۖ وَلَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمُۢ بِمَا كَانُواْ يَكۡذِبُونَ ١٠ ﴾[ البقرة: ١٠ ]

    "Onların kalplerinde (münafıklıktan kaynaklanan) bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını artırmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elîm bir azap vardır." [14]

    - Kalbi nifak (münâfıklık) hasta eder:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ فَتَرَى ٱلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٞ يُسَٰرِعُونَ فِيهِمۡ يَقُولُونَ نَخۡشَىٰٓ أَن تُصِيبَنَا دَآئِرَةٞۚ فَعَسَى ٱللَّهُ أَن يَأۡتِيَ بِٱلۡفَتۡحِ أَوۡ أَمۡرٖ مِّنۡ عِندِهِۦ فَيُصۡبِحُواْ عَلَىٰ مَآ أَسَرُّواْ فِيٓ أَنفُسِهِمۡ نَٰدِمِينَ ٥٢ ﴾ [ المائ‍دة: ٥٢ ]

    "İşte kalplerinde bir hastalık (nifak) bulunanların; "Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz" diyerek onların arasında koşup durduklarını görürsün. Umulur ki Allah yakın bir fetih veya katından bir emir getirir ve onlar içlerinde gizledikleri şeye (nifaka) pişman olurlar." [15]

    - Kalbi şek (şüphe) hasta eder:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ إِنَّمَا يَسۡتَ‍ٔۡذِنُكَ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱللَّهِ وَٱلۡيَوۡمِ ٱلۡأٓخِرِ وَٱرۡتَابَتۡ قُلُوبُهُمۡ فَهُمۡ فِي رَيۡبِهِمۡ يَتَرَدَّدُونَ ٤٥ ﴾ [ التوبة: ٤٥ ]

    "Ancak Allah'a ve âhiret gününe îmân etmeyen ve kalpleri şüpheye düşüp kendileri de o şüphelerinin içinde bocalayan kimseler senden izin isterler." [16]

    - Kalbi şehvet hasta eder:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ ... فَلَا تَخۡضَعۡنَ بِٱلۡقَوۡلِ فَيَطۡمَعَ ٱلَّذِي فِي قَلۡبِهِۦ مَرَضٞ وَقُلۡنَ قَوۡلٗا مَّعۡرُوفٗا ٣٢ ﴾ [ الأحزاب : ٣٢]

    "... (yabancı erkeklerle) çekici bir edâ ile (cilveli) konuşmayın ki, kalbinde hastalık (haram şehvet hastalığı) bulunan kimse ümide kapılmasın. (Şüpheden uzak) güzel söz söyleyin." [17]

    - Kalbi gaflet hasta eder:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ ... وَلَا تُطِعۡ مَنۡ أَغۡفَلۡنَا قَلۡبَهُۥ عَن ذِكۡرِنَا وَٱتَّبَعَ هَوَىٰهُ وَكَانَ أَمۡرُهُۥ فُرُطٗا ٢٨ ﴾ [ الكهف: ٢٨ ]

    " … Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimseye boyun eğme." [18]

    - Kalbi katılaşmak (kasvet) hasta eder:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ فَلَوۡلَآ إِذۡ جَآءَهُم بَأۡسُنَا تَضَرَّعُواْ وَلَٰكِن قَسَتۡ قُلُوبُهُمۡ وَزَيَّنَ لَهُمُ ٱلشَّيۡطَٰنُ مَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ ٤٣ ﴾ [ الأنعام: ٤٣ ]

    "Hiç olmazsa onlara (yalanlayanlara) azabımız geldiği zaman yakarıp tevbe etselerdi ya. Fakat (bunu yapmadılar) kalpleri katılaştı, şeytan da yapmakta olduklarını onlara süslü gösterdi." [19]

    Allah Teâlâ bu konuda yine şöyle buyurmuştur:

    ﴿ لِّيَجۡعَلَ مَا يُلۡقِي ٱلشَّيۡطَٰنُ فِتۡنَةٗ لِّلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٞ وَٱلۡقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمۡۗ وَإِنَّ ٱلظَّٰلِمِينَ لَفِي شِقَاقِۢ بَعِيدٖ ٥٣ ﴾

    [ الحج : ٥٣ ]

    "Allah, şeytanın verdiği bu vesveseyi, kalplerinde hastalık bulunan ve kalpleri katılaşanlara bir imtihan vesilesi kılmak için böyle yapar.Hiç şüphesiz ki o zâlimler, (haktan) oldukça uzak bir ayrılık içindedirler." [20]

    Allah Teâlâ bu konuda yine şöyle buyurmuştur:

    ﴿ أَفَمَن شَرَحَ ٱللَّهُ صَدۡرَهُۥ لِلۡإِسۡلَٰمِ فَهُوَ عَلَىٰ نُورٖ مِّن رَّبِّهِۦۚ فَوَيۡلٞ لِّلۡقَٰسِيَةِ قُلُوبُهُم مِّن ذِكۡرِ ٱللَّهِۚ أُوْلَٰٓئِكَ فِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٍ ٢٢ ﴾ [ الزمر: ٢٢ ]

    "Allah'ın, göğsünü İslâm'a açtığı, böylece Rabbin-den bir nur üzere bulunan kimse, kalbi îmâna kapalı kimse gibi midir? Allah'ı anmak hususunda kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler." [21]

    - Kalbi oyun ve eğlence hasta eder:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ ٱقۡتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمۡ وَهُمۡ فِي غَفۡلَةٖ مُّعۡرِضُونَ ١ مَا يَأۡتِيهِم مِّن ذِكۡرٖ مِّن رَّبِّهِم مُّحۡدَثٍ إِلَّا ٱسۡتَمَعُوهُ وَهُمۡ يَلۡعَبُونَ ٢ لَاهِيَةٗ قُلُوبُهُمۡۗ وَأَسَرُّواْ ٱلنَّجۡوَى ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ هَلۡ هَٰذَآ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُكُمۡۖ أَفَتَأۡتُونَ ٱلسِّحۡرَ وَأَنتُمۡ تُبۡصِرُونَ ٣﴾

    [ الأنبياء: ١-٣ ]

    "İnsanların hesaba çekilecekleri zaman yaklaştığı halde onlar gaflet içinde yüz çeviriyorlar. Rablerinden kendilerine gelen her yeni uyarıyı hep eğlenerek dinli-yorlar.Kalpleri hep oyunda, hem o zâlimler gizlice şöyle fısıldaştılar: «Şu (Muhammed), sadece sizin gibi bir insan değil mi? Artık göz göre göre mi büyüye kapılacaksınız?»" [22]

    - Kalp, elbisenin kirlendiği gibi, günah ve masiyetlerle kirlenir:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ كَلَّاۖ بَلۡۜ رَانَ عَلَىٰ قُلُوبِهِم مَّا كَانُواْ يَكۡسِبُونَ ١٤ ﴾

    [ المطففين: ١٤ ]

    "Hayır, hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları (günahlar) kalplerini paslandırmıştır (karartmıştır)." [23]

    Huzeyfe'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:

    "Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i şöyle derken işittim:

    (( تُعْرَضُ الْفِتَنُ عَلَى الْقُلُوبِ كَالْحَصِيرِ عُودًا عُودًا، فَأَيُّ قَلْبٍ أُشْرِبَهَا، نُكِتَ فِيهِ نُكْتَةٌ سَوْدَاءُ، وَأَيُّ قَلْبٍ أَنْكَرَهَا حَتَّى يَصِيرَ أَسْوَدُ مُرْبَادًّا كَالْكُوزِ، مُجَخِّيًا لَا يَعْرِفُ مَعْرُوفًا، وَلَا يُنْكِرُ مُنْكَرًا إِلَّا مَا أُشْرِبَ مِنْ هَوَاهُ.))

    [ رواه مسلم ]

    "Hasırın çubukları (üzerinde uyuyan kimsenin yan tarafına yapışıp iz bıraktığı) gibi, fitneler de kalplerin üzerini birer birer örtecektir. Bu fitneler hangi kalbe içirilecek (yerleşecek) olursa, ona siyah bir nokta konur (kara bir iz bırakır). Sonunda baş aşağı devrilmiş (içinde hiçbir şeyin doğru dürüst duramadığı) kapkara bir testi gibi olur ve hevasından kendisine içirilen (yani nefsi değerlendirmelerine göre kabul ettikleri) dışında ne ma'ruf (iyi) olan bir şeyi ma'ruf olarak bilir (kabul eder); ne de münker (kötü) olan bir şeyi münker olarak görür." [24]

    - Kalp, elbisenin yıkanıp temizlendiği gibi, yıkanıp temizlenir:

    Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:

    (( كَانَ رَسُولُ اللهِ H إِذَا كَبَّرَ فِي الصَّلَاةِ، سَكَتَ هُنَيَّةً قَبْلَ أَنْ يَقْرَأَ، فَقُلْتُ: يَا رَسُولَ اللهِ! بِأَبِي أَنْتَ وَأُمِّي أَرَأَيْتَ سُكُوتَكَ بَيْنَ التَّكْبِيرِ وَالْقِرَاءَةِ، مَا تَقُولُ؟ قَالَ: أَقُولُ: اللَّهُمَّ بَاعِدْ بَيْنِي وَبَيْنَ خَطَايَايَ كَمَا بَاعَدْتَ بَيْنَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ، اللَّهُمَّ نَقِّنِي مِنْ خَطَايَايَ كَمَا يُنَقَّى الثَّوْبُ الْأَبْيَضُ مِنَ الدَّنَسِ، اللَّهُمَّ اغْسِلْنِي مِنْ خَطَايَايَ بِالثَّلْجِ وَالْمَاءِ وَالْبَرَدِ.)) [ رواه البخاري ومسلم ]

    "Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- namaz tekbir aldığı zaman, tekbir ile kıraat arasında susardı.

    Ben:Ey Allah’ın elçisi! Şu tekbir ile kıraat arasındaki sükûtunun hikmeti nedir? O esnada ne okuyor­sun bana bildirir misin? dedim.

    Buyurdu ki:

    -Allahım! Benimle günahlarımın arasını doğu ile batının arası­nı uzaklaştırdığın gibi uzak kıl! Allahım! Beni günahlarımdan be­yaz elbisenin kirden temizlendiği gibi temizle! Allahım! Beni kar, su ve dolu ile (günahlardan) temizle, (diye duâ ediyorum)." [25]

    - Beden ve elbisenin süslendiği gibi, kalp de süslenir. Bu sebeple kalbin gıdasına, ilacına, temizliğine, yıkanmasına ve süslenmesine önem verilmesi gerekir.

    - Kalp, Kur'an kıraatiyle beslenmelidir:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ ٱللَّهُ نَزَّلَ أَحۡسَنَ ٱلۡحَدِيثِ كِتَٰبٗا مُّتَشَٰبِهٗا مَّثَانِيَ تَقۡشَعِرُّ مِنۡهُ جُلُودُ ٱلَّذِينَ يَخۡشَوۡنَ رَبَّهُمۡ ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمۡ وَقُلُوبُهُمۡ إِلَىٰ ذِكۡرِ ٱللَّهِۚ ذَٰلِكَ هُدَى ٱللَّهِ يَهۡدِي بِهِۦ مَن يَشَآءُۚ وَمَن يُضۡلِلِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِنۡ هَادٍ ٢٣﴾ [ الزمر: ٢٣ ]

    "Allah, sözün en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların derileri (vücutları) ondan dolayı ürperir.Sonra derileri (vücutları) ve kalpleri de Allah'ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur'an, Allah'ın hidâyet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir.Allah, kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur." [26]

    - Kalp, Allah'ı anmakla beslenmelidir:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَتَطۡمَئِنُّ قُلُوبُهُم بِذِكۡرِ ٱللَّهِۗ أَلَا بِذِكۡرِ ٱللَّهِ تَطۡمَئِنُّ ٱلۡقُلُوبُ ٢٨ ﴾ [ الرعد: ٢٨ ]

    "Onlar, îmân edenler ve kalpleri Allah'ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki kalpler, ancak Allah'ı anmakla huzur (sükûnet) bulur." [27]

    - Kalp, Kur'an ile tedâvi edilmelidir:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ قَدۡ جَآءَتۡكُم مَّوۡعِظَةٞ مِّن رَّبِّكُمۡ وَشِفَآءٞ لِّمَا فِي ٱلصُّدُورِ وَهُدٗى وَرَحۡمَةٞ لِّلۡمُؤۡمِنِينَ ٥٧ ﴾

    [ يونس : ٥٧ ]

    "Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, kalplere bir şifâ ve müminler için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur'an) geldi." [28]

    - Kalp, îmân ile tedâvi edilmelidir:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ مَآ أَصَابَ مِن مُّصِيبَةٍ إِلَّا بِإِذۡنِ ٱللَّهِۗ وَمَن يُؤۡمِنۢ بِٱللَّهِ يَهۡدِ قَلۡبَهُۥۚ وَٱللَّهُ بِكُلِّ شَيۡءٍ عَلِيمٞ ١١ ﴾ [ التغابن : ١١ ]

    "Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah'a îmân ederse, Allah onun kalbini hidâyete erdirir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir."[29]

    - Kalp, Allah'ı çokça anmakla tedâvi edilmelidir:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ ... ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمۡ وَقُلُوبُهُمۡ إِلَىٰ ذِكۡرِ ٱللَّهِۚ ذَٰلِكَ هُدَى ٱللَّهِ يَهۡدِي بِهِۦ مَن يَشَآءُۚ ...﴾ [ الزمر: ٢٣ ]

    ".. Sonra derileri (vücutları) ve kalpleri de Allah'ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur'an, Allah'ın hidâyet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir…" [30]

    - Günah ve ma'siyetlerden uzak durarak kalbin temiz kalmasına dikkat edilmelidir:

    Huzeyfe'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:

    "Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i şöyle derken işittim:

    (( تُعْرَضُ الْفِتَنُ عَلَى الْقُلُوبِ كَالْحَصِيرِ عُودًا عُودًا، فَأَيُّ قَلْبٍ أُشْرِبَهَا، نُكِتَ فِيهِ نُكْتَةٌ سَوْدَاءُ، وَأَيُّ قَلْبٍ أَنْكَرَهَا، نُكِتَ فِيهِ نُكْتَةٌ بَيْضَاءُ حَتَّى يَصِيرَ أَبْيَضَ مِثْلِ الصَّفَا فَلَا تَضُرُّهُ فِتْنَةٌ مَا دَامَتِ السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ.)) [ رواه مسلم ]

    "Hasırın çubukları (üzerinde uyuyan kimsenin yan tarafına yapışıp iz bıraktığı) gibi, fitneler de kalplerin üzerini birer birer örtecektir.Bu fitneler hangi kalbe içirilecek (yerleşecek) olursa, ona siyah bir nokta konur (kara bir iz bırakır). Hangi kalp bu fitneyi kabul etmeyip reddeder ve ona karşı koyarsa, ona da beyaz bir nokta konur (beyaz bir iz bırakır). Sonunda (üzerine bir şey yapışmayan) dümdüz bir kaya gibi bembeyaz olur, gökler ve yer kaldıkça hiçbir fitnenin böyle bir kalbe zararı olmaz."[31]

    - Kalp, günah ve ma'siyetlerden tevbe ederek temizlenmelidir:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ إِنَّمَا ٱلتَّوۡبَةُ عَلَى ٱللَّهِ لِلَّذِينَ يَعۡمَلُونَ ٱلسُّوٓءَ بِجَهَٰلَةٖ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِن قَرِيبٖ فَأُوْلَٰٓئِكَ يَتُوبُ ٱللَّهُ عَلَيۡهِمۡۗ وَكَانَ ٱللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمٗا ١٧ ﴾ [ النساء : ١٧ ]

    "Allah katında (kabul olunan) tevbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah, bunların tevbelerini kabul buyurur.Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." [32]

    Allah Teâlâ bu konuda yine şöyle buyurmuştur:

    ﴿ فَمَن تَابَ مِنۢ بَعۡدِ ظُلۡمِهِۦ وَأَصۡلَحَ فَإِنَّ ٱللَّهَ يَتُوبُ عَلَيۡهِۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ رَّحِيمٌ ٣٩ ﴾ [ المائ‍دة: ٣٩ ]

    "Kim işlediği zulmünün arkasından tevbe eder ve durumunu düzeltirse, muhakkak ki Allah onun tevbesini kabul eder. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."[33]

    Allah Teâlâ bu konuda yine şöyle buyurmuştur:

    ﴿ إِلَّا مَن تَابَ وَءَامَنَ وَعَمِلَ عَمَلٗا صَٰلِحٗا فَأُوْلَٰٓئِكَ يُبَدِّلُ ٱللَّهُ سَيِّ‍َٔاتِهِمۡ حَسَنَٰتٖۗ وَكَانَ ٱللَّهُ غَفُورٗا رَّحِيمٗا ٧٠ ﴾

    [ الفرقان: ٧٠ ]

    "Ancak tevbe ve îmân edip salih amel işleyenler başkadır. Allah işte onların kötülüklerini (günahlarını), iyiliklere (sevaplara) çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." [34]

    - Kalp, günah ve ma'siyetlerden istiğfar ederek temizlenmelidir:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ وَمَن يَعۡمَلۡ سُوٓءًا أَوۡ يَظۡلِمۡ نَفۡسَهُۥ ثُمَّ يَسۡتَغۡفِرِ ٱللَّهَ يَجِدِ ٱللَّهَ غَفُورٗا رَّحِيمٗا ١١٠ ﴾ [ النساء : ١١٠ ]

    "Kim bir kötülük yapar veya nefsine zulmeder, sonra da Allah'tan mağfiret (bağışlanma) dilerse, Allah'ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulur." [35]

    - Kalp, günah ve ma'siyetlerden sâlih ameller işleyerek temizlenmelidir:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ وَأَقِمِ ٱلصَّلَوٰةَ طَرَفَيِ ٱلنَّهَارِ وَزُلَفٗا مِّنَ ٱلَّيۡلِۚ إِنَّ ٱلۡحَسَنَٰتِ يُذۡهِبۡنَ ٱلسَّيِّ‍َٔاتِۚ ذَٰلِكَ ذِكۡرَىٰ لِلذَّٰكِرِينَ ١١٤ ﴾

    [ هود: ١١٤ ]

    "(Ey Nebi!) Gündüzün iki tarafında ve gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir.Bu, öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır." [36]

    - Kalp, günah ve ma'siyetlerden Allah'ı anarak güzelleştirilmelidir:

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ﴿ ... ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمۡ وَقُلُوبُهُمۡ إِلَىٰ ذِكۡرِ ٱللَّهِۚ ذَٰلِكَ هُدَى ٱللَّهِ يَهۡدِي بِهِۦ مَن يَشَآءُۚ ...﴾ [ الزمر: ٢٣ ]

    "… Sonra derileri (vücutları) ve kalpleri de Allah'ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur'an, Allah'ın hidâyet rehberidir.Onunla dilediğini doğru yola iletir..." [37]

    Allah Teâlâ bu konuda yine şöyle buyurmuştur:

    ﴿ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَتَطۡمَئِنُّ قُلُوبُهُم بِذِكۡرِ ٱللَّهِۗ أَلَا بِذِكۡرِ ٱللَّهِ تَطۡمَئِنُّ ٱلۡقُلُوبُ ٢٨ ﴾ [ الرعد: ٢٨ ]

    "Onlar, îmân edenler ve kalpleri Allah'ı anmakla huzura kavuşanlardır.Biliniz ki kalpler, ancak Allah'ı anmakla huzur (sükûnet) bulur." [38]

    O halde kalbini ihmal etme!Zirâ kalbinin düzelmesi senin düzelmen ve kurtuluşa ermen, onun bozulması ise, senin bozulman ve helâk olman demektir.

    & & & & & &

    [1] Bakara Sûresi: 196

    [2] Buhârî ve Müslim

    [3] Mücâdile Sûresi: 22

    [4] Hac Sûresi: 35

    [5] Mü'minûn Sûresi: 60

    [6] Hac Sûresi: 54

    [7] Hadîd Sûresi: 16

    [8] Zümer Sûresi: 23

    [9] Teğâbun Sûresi: 11

    [10] Hucurât Sûresi: 3

    [11] Hac Sûresi: 32

    [12] Buhârî, hadis no: 54, Müslim, hadis no: 1907/155

    [13] Müslim; hadis no: 33

    [14] Bakara Sûresi: 10

    [15] Mâide Sûresi: 52

    [16] Tevbe Sûresi: 45

    [17] Ahzâb Sûresi: 32

    [18] Kehf Sûresi: 28

    [19] En'âm Sûresi: 43

    [20] Hac Sûresi: 53

    [21] Zümer Sûresi: 22

    [22] Enbiyâ Sûresi: 1-3

    [23] Mutaffifîn Sûresi: 14

    [24] Müslim

    [25] Buhârî ve Müslim

    [26] Zümer Sûresi: 23

    [27] Enbiyâ Sûresi: 1-3

    [28] Yunus Sûresi: 57

    [29] Teğâbun Sûresi: 11

    [30] Zümer Sûresi: 23

    [31] Müslim

    [32] Nisa Sûresi: 17

    [33] Mâide Sûresi: 39

    [34] Furkan Sûresi: 70

    [35] Nisâ Sûresi: 110

    [36] Hud Sûresi: 114

    [37] Zümer Sûresi: 23

    [38] Enbiyâ Sûresi: 1-3