Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’e Karşı Kur’an ve Sünnette Belirtilen Görevlerimiz
Bu materyal .... diline çevrilmiştir.
Kategoriler
Full Description
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e Karşı Kur'an ve Sünnette Belirtilen Görevlerimiz
] Türkçe – Turkish – تركي [
Muhammed b. Ahmed el-Ammârî
Terceme : Muhammed Şahin
Tetkik : Mehmet Salih Köse
2012 - 1433
حقوق النبي الكريم g بالسنة والقرآن العظيم
« باللغة التركية »
محمد بن أحمد العماري
ترجمة: محمد مسلم شاهين
مراجعة: محمد صالح كوسه
2012 - 1433
Hamd, kalemle insana bilmediğini öğreten Allah'adır.Yine hamd, insanı yaratıp ona konuşmayı öğreten Allah'adır. Salât ve selâm, hevâ ve arzusuna göre konuşmayan, konuşması vahyedilen vahiyden başka bir şey olmayan Muhammed'e olsun.
- Allah Teâlâ, bilmesi ve hakkını vermesinden dolayı Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in haklarını açıklamış ve O'nun haklarını yerine getireni hidâyete erdirmek ve sevmekle vâdetmiştir:
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hakları:
Birincisi: Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e îmân etmektir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ ... فََٔامِنُواْ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِ ٱلنَّبِيِّ ٱلۡأُمِّيِّ ٱلَّذِي يُؤۡمِنُ بِٱللَّهِ وَكَلِمَٰتِهِۦ وَٱتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمۡ تَهۡتَدُونَ ١٥٨ ﴾ [ الأعراف: ١٥٨ ]
"... O halde Allah’a ve Allah'a ve O'nun sözlerine inanan elçisine, o ümmî peygambere îmân edin ve O'na uyun (Allah’a itaat olan emirlerini yerine getirin) ki doğru yolu bulasınız."[1]
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e îmân; Abdullah oğlu Muhammed'in, Allah'ın elçisi olduğuna kalbinle inanman ve dilinle şâhitlik etmendir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَآ أَحَدٖ مِّن رِّجَالِكُمۡ وَلَٰكِن رَّسُولَ ٱللَّهِ وَخَاتَمَ ٱلنَّبِيِّۧنَۗ وَكَانَ ٱللَّهُ بِكُلِّ شَيۡءٍ عَلِيمٗا ٤٠ ﴾ [ الأحزاب : ٤٠ ]
"Muhammed,sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir.Fakat O,Allah'ın elçisi ve nebilerin sonuncusudur (Ondan sonra kıyâmet gününe kadar nebi gelmeyecektir). Allah,(amellerinizden gizli-saklı) her şeyi en iyi bilendir."[2]
Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( وَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ، لاَ يَسْمَعُ بِي أَحَدٌ مِنْ هَذِهِ الْأُمَّةِ يَهُودِيٌّ وَلاَ نَصْرَانِيٌّ، ثُمَّ يَمُوتُ وَلَمْ يُؤْمِنْ بِالَّذِي أُرْسِلْتُ بِهِ إِلاَّ كَانَ مِنْ أَصْحَابِ النَّارِ.)) [ رواه مسلم ]
"Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a yemîn ederim ki, bu ümmetten yahûdi olsun, hıristiyan olsun, her kim beni(m elçiliğimi) işitir de sonra gönderildiğim dîne îmân etmeden ölürse, o cehennem halkındandır."[3]
İkincisi: Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'i sevmektir.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i sevmek, Allah'a îmânın geçerli olabilmesinin bir şartıdır.
Nitekim Enes b. Mâlik'ten -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( لاَ يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى أَكُونَ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِنْ وَلَدِهِ وَوَالِدِهِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ.)) [ متفق عليه ]
"Sizden biriniz, beni evlâdından, babasından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe, (tam anlmıyla) îmân etmiş olmaz."[4]
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i sevmeyen kimse, Allah'a îmânın tadını almamış demektir.
Nitekim Enes b. Mâlik'ten -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( ثَلاَثٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ وَجَدَ حَلاَوَةَ الْإِيمَانِ: أَنْ يَكُونَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا سِوَاهُمَا، وَأَنْ يُحِبَّ الْمَرْءَ لاَ يُحِبُّهُ إِلاَّ لِلَّهِ، وَأَنْ يَكْرَهَ أَنْ يَعُودَ فِي الْكُفْرِ كَمَا يَكْرَهُ أَنْ يُقْذَفَ فِي النَّارِ.)) [ رواه مسلم ]
"Üç haslet vardır ki, bunlar kimde bulunursa, o kimse îmânın tadını almıştır: Allah'ı ve elçisini, onların dışındaki her şeyden daha çok sevmek, sevdiği kimseyi sadece Allah için sevmek ve ateşe atılmaktan hoşlanma-dığı gibi, tekrar küfre geri dönmekten hoşlanmamak."[5]
Üçüncüsü: Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e uymaktır.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ ... وَٱتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمۡ تَهۡتَدُونَ ١٥٨ ﴾ [ الأعراف: ١٥٨ ]
"... O'na (peygambere) uyun (Allah’a itaat olan emirlerini yerine getirin) ki doğru yolu bulasınız."[6]
- Kim, Allah'ı seviyorsa, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e uymalıdır.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ قُلۡ إِن كُنتُمۡ تُحِبُّونَ ٱللَّهَ فَٱتَّبِعُونِي يُحۡبِبۡكُمُ ٱللَّهُ وَيَغۡفِرۡ لَكُمۡ ذُنُوبَكُمۡۚ وَٱللَّهُ غَفُورٞ رَّحِيمٞ ٣١ ﴾ [ آل عمران: ٣١ ]
"(Ey Nebi!) De ki: Allah'ı gerçekten seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, (mü'min kullarının günahlarını) çok bağışlayıcı ve (onlara) çok merhametlidir."[7]
Dördüncüsü: Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e itaat etmektir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ قُلۡ أَطِيعُواْ ٱللَّهَ وَٱلرَّسُولَۖ فَإِن تَوَلَّوۡاْ فَإِنَّ ٱللَّهَ لَا يُحِبُّ ٱلۡكَٰفِرِينَ ٣٢ ﴾ [ آل عمران: ٣٢ ]
"(Ey Nebi!) De ki: (Kitabına uymak sûretiyle) Allah’a ve (hem hayatında, hem de ölümünden sonra sünnetine uymak sûretiyle) Rasûle itaat edin. Şayet (onlar senden) yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah kâfirleri sevmez." [8]
-Kim, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in Allah'ın elçisi olduğuna îmân ederse, O'na itaat etmesi gerekir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ وَمَآ أَرۡسَلۡنَا مِن رَّسُولٍ إِلَّا لِيُطَاعَ بِإِذۡنِ ٱللَّهِۚ...﴾
[ النساء : ٦٤ ]
"Biz, hiçbir elçiyi Allah'ın izniyle itaat edilmekten başka bir gâye ile göndermedik." [9]
-Kim, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e itaat ederse, Allah Teâlâ'ya itaat etmiş olur.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ مَّن يُطِعِ ٱلرَّسُولَ فَقَدۡ أَطَاعَ ٱللَّهَۖ وَمَن تَوَلَّىٰ فَمَآ أَرۡسَلۡنَٰكَ عَلَيۡهِمۡ حَفِيظٗا ٨٠ ﴾ [ النساء : ٨٠ ]
"Kim, Rasûl’e itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim de (Allah ve elçisine itaat etmekten) yüz çevirirse, (bil ki ey Rasûl!) Biz, seni onların üzerine bir gözetleyici olarak göndermedik."[10]
-Kim, dünyada O'na karşı gelirse, dîn gününde O'na itaat etmeyi temennî edecektir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ يَوۡمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمۡ فِي ٱلنَّارِ يَقُولُونَ يَٰلَيۡتَنَآ أَطَعۡنَا ٱللَّهَ وَأَطَعۡنَا ٱلرَّسُولَا۠ ٦٦ ﴾ [ الأحزاب : ٦٦ ]
"O gün yüzleri ateşte çevrilirken: Ne olurdu keşke Allah'a itaat etseydik, Rasûle de itaat etseydik, derler."[11]
Beşincisi: Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in emrine boyun eğmek ve itaat etmektir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ ... وَمَآ ءَاتَىٰكُمُ ٱلرَّسُولُ فَخُذُوهُ ... ﴾ [ الحشر: ٧ ]
"... Rasûl size neyi verdiyse (hüküm olarak neyi meşrû kıldıysa) onu hemen alın... "[12]
Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i şöyle derken işittim:
((... وَمَا أَمَرْتُكُمْ بِهِ فَافْعَلُوا مِنْهُ مَا اسْتَطَعْتُمْ.))
[ رواه مسلم ]
".... Size (yapmanızı) emrettiğim bir şeyi, ondan gücünüz yettiği kadarını yapın..."[13]
Altıncısı: Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in yasakladığını terk etmektir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ ... وَمَا نَهَىٰكُمۡ عَنۡهُ فَٱنتَهُواْۚ ... ﴾ [ الحشر: ٧ ]
"... (Rasûl) size neyi de (almaktan veya yapmaktan) yasakladıysa ondan hemen vazgeçin..."[14]
Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i şöyle derken işittim:
Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
(( ... وَمَا نَهَيْتُكُمْ عَنْهُ فَاجْتَنِبُوهُ.)) [ رواه مسلم ]
"... Sizi bir şeyden yasakladığımda da ondan kaçının."[15]
Yedincisi: Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e aykırı hareket etmekten sakınmaktır.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ ... فَلۡيَحۡذَرِ ٱلَّذِينَ يُخَالِفُونَ عَنۡ أَمۡرِهِۦٓ أَن تُصِيبَهُمۡ فِتۡنَةٌ أَوۡ يُصِيبَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٌ ٦٣ ﴾[ النور : ٦٣ ]
"... O'nun (Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in) emrine aykırı hareket edenler, (kalplerine küfür, münâfıklık, bid'at fitnesi veya dünyada öldürülmek, had cezâsı uygulanmak, hapsedilmek veyahut da başka âcil bir ceza ile cezalandırılmak sûretiyle) başlarına bir belânın gelmesinden veya kendilerine acıklı bir azabın isabet etmesinden sakınsınlar."[16]
Sekizincisi: Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e aykırı davranmaktan sakınmaktır.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ وَمَن يُشَاقِقِ ٱلرَّسُولَ مِنۢ بَعۡدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ ٱلۡهُدَىٰ وَيَتَّبِعۡ غَيۡرَ سَبِيلِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ نُوَلِّهِۦ مَا تَوَلَّىٰ وَنُصۡلِهِۦ جَهَنَّمَۖ وَسَآءَتۡ مَصِيرًا ١١٥ ﴾ [ النساء : ١١٥ ]
"Kim, kendisine doğru yol (hak) belli olduktan sonra Rasûle aykırı davranır ve mü'minlerin yolundan başka bir yolu izlerse, onu o yöneldiği şeyle başbaşa bırakırız ve onu cehenneme sokarız. Orası, ne kötü bir dönüş yeridir."[17]
- Dokuzuncusu: Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in haber verdiğini tasdik etmektir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ وَٱلَّذِي جَآءَ بِٱلصِّدۡقِ وَصَدَّقَ بِهِۦٓ أُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡمُتَّقُونَ ٣٣ ﴾ [ الزمر: ٣٣ ]
"(Söz ve fiilinde) doğruyu getiren ve onu tasdik edenler var ya, işte onlar takvâ sahipleridir (bütün takvâ hasletlerini bir arada toplayanlardır)."[18]
-Doğruyu getiren; Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-, tasdik eden ise, mü'minlerdir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ وَلَمَّا رَءَا ٱلۡمُؤۡمِنُونَ ٱلۡأَحۡزَابَ قَالُواْ هَٰذَا مَا وَعَدَنَا ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥ وَصَدَقَ ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥۚ وَمَا زَادَهُمۡ إِلَّآ إِيمَٰنٗا وَتَسۡلِيمٗا ٢٢ ﴾ [ الأحزاب : ٢٢ ]
"Mü'minler (Medine'nin çevresinde toplanan ve Medine'yi kuşatan) o birlikleri gördükleri zaman: İşte bize Allah'ın ve Rasulü'nün vaad ettiği (zafer) budur, dediler. Allah ve Rasûlü doğru söylemiştir (Allah, va'dini yerine getirmiş, elçisi de müjdelediği şeyde doğru söylemiştir). Müminlerin, düşman birliklerini görmeleri onların sadece, îmân ve teslimiyetlerini artırdı." [19]
- Onuncusu: Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'i yüceltmek ve O'na saygı göstermektir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ لِّتُؤۡمِنُواْ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَتُعَزِّرُوهُ وَتُوَقِّرُوهُۚ وَتُسَبِّحُوهُ بُكۡرَةٗ وَأَصِيلًا ٩ ﴾ [ الفتح: ٩ ]
"Ki,Allah’a ve Rasûlüne îmân edesiniz, O'na yardım edesiniz ve saygı gösteresiniz. Sabah-akşam O'nu tesbih edesiniz." [20]
Yardım etmek ve saygı göstermek, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'edir, tesbih ise, Allah Teâlâ'yadır.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i yüceltmenin alâmetleri:
1. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sözünü ve fiilini yüceltip hiçbir şeyi O'nun sözünün ve fiilinin önüne geçirmemektir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تُقَدِّمُواْ بَيۡنَ يَدَيِ ٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦۖ وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَۚ إِنَّ ٱللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٞ ١ ﴾ [ الحجرات: ١ ]
"Ey îmân edenler! (Söz ve hareketlerinizde ileri gidip de) Allah’ın ve Rasûlünün önüne geçmeyin. (Söz ve fiillerinizde Allah'ın ve Rasûlünün emirlerine aykırı davrana-rak) Allah'a karşı gelmekten sakının.Allah, (sözlerinizi) hakkıyla işitendir, (niyetlerini ve fiillerinizi) bilendir." [21]
2. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sözünü ve fiilini yüceltip hiçbir şeyi O'nun sözü ve fiilinden başkasının söz ve fiilini tercih etmemektir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ وَمَا كَانَ لِمُؤۡمِنٖ وَلَا مُؤۡمِنَةٍ إِذَا قَضَى ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥٓ أَمۡرًا أَن يَكُونَ لَهُمُ ٱلۡخِيَرَةُ مِنۡ أَمۡرِهِمۡۗ وَمَن يَعۡصِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ فَقَدۡ ضَلَّ ضَلَٰلٗا مُّبِينٗا ٣٦ ﴾ [ الأحزاب : ٣٦ ]
"Allah ve Rasûlü,herhangi bir meselede (aralarında) hüküm verdikten sonra, hiçbir erkek veya kadın mü'minin, o konuda başka bir tercihte bulunma hakları yoktur (Allah ve Rasûlü'nün hükmüne aykırı hareket etmemeleri gerekir).Kim,Allah’a ve Rasûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş (doğru yoldan uzaklaşmış) olur."[22]
3. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in emrini yüceltmektir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ ... فَلۡيَحۡذَرِ ٱلَّذِينَ يُخَالِفُونَ عَنۡ أَمۡرِهِۦٓ أَن تُصِيبَهُمۡ فِتۡنَةٌ أَوۡ يُصِيبَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٌ ٦٣ ﴾[ النور : ٦٣ ]
"... O'nun (Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in) emrine aykırı hareket edenler, (kalplerine küfür, münâfıklık, bid'at fitnesi veya dünyada öldürülmek, had cezâsı uygulanmak, hapsedilmek veyahut da başka âcil bir ceza ile cezalandırılmak sûretiyle) başlarına bir belânın gelmesinden veya kendilerine acıklı bir azabın isabet etmesinden sakınsınlar."[23]
4. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in nehyini yüceltmektir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
﴿ وَمَن يَعۡصِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُۥ يُدۡخِلۡهُ نَارًا خَٰلِدٗا فِيهَا وَلَهُۥ عَذَابٞ مُّهِينٞ ١٤ ﴾ [ النساء : ١٤ ]
"Kim, Allah’a ve Rasûlüne isyan eder ve Allah’ın sınırlarını aşarsa, Allah onu ebedî kalmak üzere ateşe koyar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır." [24]
Onbirincisi: Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetine sımsıkı sarılmaktır.
Nitekim Irbâd b.Sâriye'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
(( وَعَظَنَا رَسُولُ اللهِ H فَقَالَ: مَنْ يَعِشْ مِنْكُمْ بَعْدِي يَرَى اخْتِلَافًا كَثِيرًا، وَإِيَّاكُمْ وَمُحْدَثَاتِ الْأُمُورِ، فَإِنَّهَا ضَلَالَةٌ، فَمَنْ أَدْرَكَ ذَلِكَ مِنْكُمْ فَعَلَيْهِ بِسُنَّتِي وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الرَّاشِدِينَ الْمَهْدِيِّينَ، عَضُّوا عَلَيْهَا بِالنَّوَاجِذِ.)) [ رواه الترمذي وصححه الألباني ]
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bize va'zederek şöyle buyurdu:
- Sizden her kim, benden sonra yaşarsa, (dînde) çok ihtilaflar görecektir. (Dînde aslı olmayıp) sonradan çıkarılan yeniliklerden sakının. Çünkü (dînde) sonradan çıkarılan yenilikler, dalâlettir (sapıklıktır). Bu sebeple sizden kim onlara yetişirse, benim sünnetime ve benden sonra doğru yolu bulmuş râşid halîfelerimin sünnetine sarılsın.Onlara, azı dişlerinizle ısırırcasına sımsıkı sarılın. "[25]
Onikincisi: Kendisinin zikrettiği veya kendisine zikredilen şekilde Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e salât ve selâmda bulunmaktır.
﴿ إِنَّ ٱللَّهَ وَمَلَٰٓئِكَتَهُۥ يُصَلُّونَ عَلَى ٱلنَّبِيِّۚ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ صَلُّواْ عَلَيۡهِ وَسَلِّمُواْ تَسۡلِيمًا ٥٦ ﴾ [ الأحزاب : ٥٦ ]
"Muhakkak ki Allah ve O'nun melekleri, Peygamber'e salât ederler. Ey îmân edenler! Siz de ona salât edin ve ona tam bir içtenlikle (İslâm'ın selâmı ile) selâm verin."[26]
Rahmet Peygamberi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e salâtın şekli:
Nitekim Ebu Mes'ud el-Ensârî'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
(( أَتَانَا رَسُولُ اللَّهِ H وَنَحْنُ فِى مَجْلِسِ سَعْدِ بْنِ عُبَادَةَ فَقَالَ لَهُ بَشِيرُ بْنُ سَعْدٍ: أَمَرَنَا اللَّهُ تَعَالَى أَنْ نُصَلِّيَ عَلَيْكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ! فَكَيْفَ نُصَلِّى عَلَيْكَ؟ قَالَ: فَسَكَتَ رَسُولُ اللَّهِ H حَتَّى تَمَنَّيْنَا أَنَّهُ لَمْ يَسْأَلْهُ، ثُمَّ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ H: قُولُوا: اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى إِبْرَاهِيمَ، وَبَارِكْ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ كَمَا بَارَكْتَ عَلَى إِبْرَاهِيمَ فِي الْعَالَمِينَ، إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ، وَالسَّلاَمُ كَمَا قَدْ عَلِمْتُمْ.)) [ رواه مسلم ]
"Biz, Sa'd b. Ubâde'nin meclisinde otururken Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- yanımıza geldi. Beşir b. Sa'd kendisine:
- Ey Allah'ın Rasûlü! Bize Allah Teâlâ sana salât etmemizi emretti. Öyleyse sana nasıl salât edebiliriz? diye sordu.
Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- sustu. Hatta biz, Beşir'in O'na sormamasını temennî ettik.
Daha sonra Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
-Şöyle söyleyin:Allahumme salli a'lâ Muhammed’in ve a'lâ âl-i Muhammed'in kemâ salleyte a'lâ İbrahime ve bârik a'lâ Muhammed’in ve a'lâ âl-i Muhammed’in kemâ bârekte a'lâ âl-i İbrahime inneke hamîdun mecîd. (Allahım! İbrahim'e salât eylediğin gibi, Muhammed'e ve Muhammed'in âilesine de salât eyle.İbrahim'in âilesini bereketli kıldığın gibi, Muhammed'i ve Muhammed'in âilesini de bereketli kıl.)
Ardından Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
- Selâm ise bildiğiniz gibidir."[27]
Müslüman, Allah'ın lütfuyla Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e salât etme konusunda güçlü ve sağlam bir bağa sahiptir. Zirâ müslüman, ister farz olsun, isterse nâfile olsun, her namazında Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e salât eder.
& & & & & &
[1] A’raf Sûresi: 158
[2] Ahzâb Sûresi: 40
[3] Müslim
[4] Buhârî ve Müslim
[5] Müslim
[6] A’raf Sûresi: 158
[7] Âl-i İmrân Sûresi: 31
[8] Âl-i İmrân Sûresi: 32
[9] Nisâ Sûresi: 64
[10] Nisâ Sûresi: 80
[11] Ahzâb Sûresi: 66
[12] Haşr Sûresi: 7
[13] Müslim; "Haccın ömürde bir defa farz kılınması bâbı", hadis no: 1337
[14] Haşr Sûresi: 7
[15] Müslim; "Haccın ömürde bir defa farz kılınması bâbı", hadis no: 1337
[16] Nûr Sûresi: 63
[17] Nisâ Sûresi: 115
[18] Zümer Sûresi: 33
[19] Ahzâb Sûresi: 22
[20] Fetih Sûresi: 9
[21] Hucurât Sûresi: 1
[22] Ahzâb Sûresi: 36.
[23] Nûr Sûresi: 63
[24] Nûr Sûresi: 63
[25] Tirmiz rivâyet etmiş, Elbânî de hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.
[26] Ahzâb Sûresi: 56
[27] Müslim