Cennetin Özellikleri
Bu materyal .... diline çevrilmiştir.
Kategoriler
Full Description
CENNETİN ÖZELLİKLERİ
] Türkçe [
صفة الجنة
[باللغة التركية ]
Muhammed b. İbrahim et-Tuveycrî
محمد بن إبراهيم التويجري
Terceme: Muhammed Şahin
ترجمة: محمد بن مسلم شاهين
Tetkik eden: Ümmü Nebil
مراجعة: أم نبيل
Rabva Semti İslâmî Dâvet Bürosu-Riyad
المكتب التعاوني للدعوة وتوعية الجاليات بالربوة بمدينة الرياض
1429 - 2008
· Cennet: Allah Teâlâ'nın, âhirette, îmân eden erkekler ve îmân eden kadınlar için hazırlamış olduğu selâm yurdudur.
· Cennet hakkındaki sözümüz -Allah Teâlâ'nın izniyle- O'nun kitabı Kur'an-ı Kerim'den: Cenneti, cennet nimetlerini ve cennetlikleri yaratan Allah Teâlâ ile Kur'an-ı Kerim ve sahih sünnette geldiği üzere, cennete giren ve ayakları cennet toprağının üzerine basan Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in haberleri hakkında olacaktır.
· Cennetin en çok bilinen isimleri:
Cennet, zâtında birdir ama sıfatlarında türlü türlüdür.Cennetin en çok bilinen isimlerinden bazıları şunlardır:
1. Cennet
Nitekim Allah Teâlâ cennet hakkında şöyle buyurmuştur:
ﮋ ﯖ ﯗ ﯘﯙ ﯚ ﯛ ﯜ ﯝ ﯞ ﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥﯦ ﯧ ﯨ ﯩ ﯪ ﮊ
[ سورة النساء الآية: ١٣]
"İşte bunlar, Allah'ın (koyduğu) sınırlardır. Kim, Allah’a ve elçisine itaat ederse, Allah onu, altından ırmaklar akan cennetlere ebedî kalmak üzere koyar (yerleştirir). İşte büyük kurtuluş, budur."[1]
2. Firdevs cennetleri
Nitekim Allah Teâlâ Firdevs cennetleri hakkında şöyle buyurmuştur:
ﮋ ﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥ ﯦ ﯧ ﯨ ﯩ ﮊ
[ سورة الكهف الآية: ١٠٧]
"Îmân edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için makam olarak Firdevs cennetleri vardır."[2]
3. Adn cenneti
Nitekim Allah Teâlâ Adn cenneti hakkında şöyle buyurmuştur:
ﮋ ﮍ ﮎﮏ ﮐ ﮑ ﮒ ﮓ ﮔ ﮕ ﮖ ﮗ ﮘ ﮙ ﮚ ﮊ
[ سورة ص الآيتان: ٤٩ – ٥٠]
"(Ey Peygamber!) İşte bu (Kur'an, sen ve kavmin için), bir zikir ( ve bir şeref)dir. Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara (takvâ ehline, nezdimizde) güzel bir âkıbet vardır. (O güzel âkibet,) kapıları yalnızca kendileri için açılmış olan Adn cennetleridir."[3]
4. Ebedîlik cenneti
Nitekim Allah Teâlâ Ebedîlik cenneti hakkında şöyle buyurmuştur:
ﮋ ﭮ ﭯ ﭰ ﭱ ﭲ ﭳ ﭴ ﭵ ﭶﭷ ﭸ ﭹ ﭺ ﭻ ﭼ ﮊ [ سورة الفرقان الآية: ١٥]
"(Ey Peygamber! Onlara) de ki: (Size anlatılan) bu (cehennem) mi daha iyi, yoksa (Rablerinden korkan) takvâ sahiplerine vâdolunan ebedîlik cenneti mi? Orası, (amellerine karşılık olarak) onlar için bir mükâfat ve (âhirette dönecekleri) bir varış yeridir."[4]
5. Naîm cennetleri (nimetleri kalıcı olan cennetler)
Nitekim Allah Teâlâ Naîm cennetleri hakkında şöyle buyurmuştur:
ﮋ ﮖ ﮗ ﮘ ﮙ ﮚ ﮛ ﮜ ﮝ ﮞ ﮊ [ سورة لقمان الآية: ٨]
"Şüphesiz îmân edip güzel davranışlarda bulunanlara, naîm cennetleri (nimetleri kalıcı olan cennetler) vardır."[5]
6. Me'vâ cenneti
Nitekim Allah Teâlâ Me'vâ cenneti hakkında şöyle buyurmuştur:
ﮋ ﯙ ﯚ ﯛ ﯜ ﯝ ﯞ ﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥ ﮊ
[ سورة السجدة الآية: ١٩]
"Îmân edip güzel davranışlarda bulunanlara gelince, onlara (dünyada) yaptıklarına karşılık olarak sığınacak (ve misâfir kalacak)ları Me’vâ cennetleri vardır."[6]
7. Selâm (her türlü istenmeyen şeyden selâmette olma) yurdu
Nitekim Allah Teâlâ Selâm yurdu hakkında şöyle buyurmuştur:
ﮋ ﭻ ﭼ ﭽ ﭾ ﭿ ﮀﮁ ﮂ ﮃ ﮄ ﮅ ﮆ ﮇ ﮊ
[ سورة الأنعام الآية: ١٢٧]
"Onlar için (kıyâmet günü) Rableri katında Selâm yurdu (cennet) vardır. Yapmakta oldukları güzel davranışlar sebebiyle Allah, onların yardımcısı (ve koruyucusudur)."[7]
· CENNETİN YERİ
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
ﮋ ﮨ ﮩ ﮪ ﮫ ﮬ ﮭ ﮊ [ سورة الذاريات الآية: ٢٢]
"Gökte de hem rızkınız (rızkınızın vesileleri), hem de size vâdolunan şey (cennet) vardır."[8]
2. Başka bir âyette şöyle buyurmuştur:
ﮋ ﮍ ﮎ ﮏ ﮐ ﮑ ﮒ ﮓ ﮔ ﮕ ﮖ ﮗ ﮘ ﮙ ﮊ
[ سورة النجم الآيات: ١٣ – ١٥]
"Andolsun ki (Muhammed) O'nu (Cebrail'i) gerçek sûretinde bir defa daha (yedinci semâda bulunan) Sidretu’l-Müntehâ'nın[9] (Sedir ağacının) yanında görmüştü. (Takvâ sahiplerine vâdolunan) Me’va cenneti de onun yanındadır."[10]
3. Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( مَنْ آمَنَ بِاللهِ وَرَسُولِـهِ، وَأقَامَ الصَّلاَةَ، وَصَامَ رَمَضَانَ، كَانَ حَقّاً عَلَى اللهِ أَنْ يُدْخِلَـهُ الْـجَنَّةَ، هَاجَرَ فِي سَبِيلِ اللهِ أَوْ جَلَسَ فِي أَرْضِهِ الَّتِي وُلِدَ فِيهَا. قَالُوا يَا رَسُولَ اللهِ! أفَلا نُنَبِّئُ النَّاسَ بِذَلِكَ؟ قَالَ: إِنَّ فِي الْـجَنَّةِ مِائَةَ دَرَجَةٍ، أَعَدَّهَا اللهُ لِلْـمُـجَاهِدِينَ فِي سَبِيلِـهِ، كُلُّ دَرَجَتَيْنِ مَا بَيْنَـهُـمَـا كَمَـا بَيْنَ السَّمَـاءِ وَالْأَرْضِ، فَإذَا سَأَلْتُـمُ اللهَ فَسَلُوهُ الْفِرْدَوْسَ، فَإنَّهُ أَوْسَطُ الْـجَنَّةِ، وَأَعْلَى الْـجَنَّةِ، وَفَوْقَهُ عَرْشُ الرَّحْـمَنِ، وَمِنْـهُ تَفَجَّرُ أَنْـهَارُ الْـجَنَّةِ.)) [أخرجه البخاري]
"Kim, Allah'a ve rasûlüne îmân eder, namazı dosdoğru kılar ve Ramazan orucunu tutarsa, onu cennete girdirmesi Allah'ın üzerine bir haktır.[11] Bu kimse, ister Allah yolunda hicret (cihad) etsin, isterse doğduğu yer olan evinde otursun ecirden mahrum kalmaz. (Sahâbe):
- Ey Allah'ın elçisi! (Bu müjde ile sevinmeleri için) bunu insanlara haber verelim mi? diye sordular.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
- Şüphesiz cennette yüz derece vardır. Allah, onları kendisinin yolunda savaşan mücâhitler için hazırlamıştır. Her iki derecenin arasındaki mesafe, yer ile gök arası kadardır. Allah'tan istediğiniz zaman, Firdevs'i[12] isteyin. Çünkü orası, cennetin ortası ve en yüksek yeridir (en fazîletli, en geniş ve en iyi yeridir). Onun üstünde Rahmân'ın Arş'ı vardır. Cennetin ırmakları işte oradan fışkırır."[13]
4. Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( إِنَّ الْـمُؤْمِنَ إذَا حَضَرَهُ الْـمَوْتُ حَضَرَتْـهُ مَلاَئِكَةُ الرَّحْـمَةِ، فَإذَا قُبِضَتْ نَفْسُهُ جُعِلَتْ في حَرِيرةٍ بَيْضَاءَ، فَيُنْطَلَقُ بِـهَا إلَى بَابِ السَّمَـاءِ، فَيَـقُولُونَ: مَا وَجَدْنَا رِيْـحاً أَطْيَبَ مِنْ هَذِهِ... ))[ أخرجه الحاكم وابن حبان ]
"Şüphesiz mü'minin eceli geldiğinde rahmet melekleri başucunda hazır bulunurlar. Ruhu kabzedilince (alınınca), beyaz bir ipeğin içerisine konur ve hızla gökteki kapıya doğru gidilir.Gökteki melekler: Bu kokudan daha güzel koku görmedik, derler..."[14]
· CENNET KAPILARININ İSİMLERİ
1. Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( مَنْ أَنْفَقَ زَوْجَينِ فِي سَبِيلِ اللهِ نُودِيَ مِنْ أَبْوَابِ الجَنَّةِ. يَا عَبْدَ اللهِ! هَذَا خَيْرٌ، فَمَنْ كَانَ مِنْ أَهْلِ الصَّلاَةِ دُعِيَ مِنْ بَابِ الصَّلاةِ، وَمَنْ كَانَ مِنْ أَهْلِ الْـجِهَادِ دُعِيَ مِنْ بَابَ الْـجِهَادِ، وَمَنْ كَانَ مِنْ أَهْلِ الصِّيَامِ دُعِيَ مِنْ بَابِ الرَّيَّانِ، وَمَنْ كَانَ مِنْ أَهْلِ الصَّدَقَةِ دُعِيَ مِنْ بَابِ الصَّدَقَةِ.فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ ا: بِأَبِي أَنْتَ وَأُمِّي يَا رَسُولَ اللهِ! مَا عَلَى مَنْ دُعِيَ مِنْ تِلْكَ الْأَبْوَابِ مِنْ ضَرُورَةٍ فَهَلْ يُدْعَى أَحَدٌ مِنْ تِلْكَ الْأَبْوَابِ كُلِّهَا؟ قَالَ: نَعَمْ، وَأَرْجُو أَنْ تَكُونَ مِنْهُمْ. )) [متفق عليه]
"Kim, malından (iki deve, iki keçi, iki merkep veya iki dirhem gibi), iki şeyi Allah yolunda (veya cihadda) harcarsa,cennetin kapılarından kendisine şöyle seslenilir: Ey Allah'ın kulu! Bu, (yapmış olduğun amel hayırlardan) bir hayırdır. Kim, namaz ehlinden (farzlarını edâ eden ve nâfilelerden de çokça kılan) ise, namaz kapısından çağrılır. Kim, cihad ehlinden ise, cihad kapısından çağrılır. Kim, oruç ehlinden (çok oruç tutanlardan) ise, Reyyan kapısından çağrılır. Kim, sadaka ehlinden ise, sadaka kapısından çağrılır.[15]
Bunun üzerine Ebu Bekir -Allah ondan râzı olsun-:
- Annem ve babam sana fedâ olsun ey Allah'ın elçisi! O kapılardan birisinden çağrılan kimsenin artık diğer kapılardan çağrılmasına gerek ve ihtiyaç yoktur.(Çünkü istenen şey hâsıl olmuştur.O da cennete girmektir.)
- Peki cennetin bütün kapılarından çağrılacak birisi var mıdır? diye sordum.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Evet, vardır. Senin onlardan birisi olmanı ümit ederim, buyurdu."[16]
· CENNET KAPILARININ GENİŞLİĞİ
1. Utbe b. Ğazvân'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
(( ذُكِرَ لَنَا أَنَّ مَا بَيْنَ مِصْرَاعَيْنِ مِنْ مَصَارِيعِ الْـجَنَّةِ مَسِيرَةُ أَرْبَـعِينَ سَنَةً، وَلَيَأْتِيَنَّ عَلَيْـهَا يَوْمٌ وَهُوَ كَظِيظٌ مِنَ الزِّحَامِ.)) [ أخرجه مسلم ]
"Bize zikrediliğine göre, cennet kapılarının kanatlarından iki kanadın arası,kırk yıllık yol mesafesi kadar geniştir.İnsanların o kanatların önlerinde izdihamdan dolup taşacağı gün mutlaka gelecektir."[17]
2. Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
"Birgün Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e (pişirilmiş) bir parça et parçası getirildi... (Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hadisin sonunda şöyle buyurdu):
(( وَالَّذِي نَفْسُ مُـحَـمَّدٍ بِيَدِهِ إَنَّ مَا بَيْنَ الْـمِصْرَاعَيْنِ مِنْ مَصَارِيعِ الْـجَنَّةِ لَكَمَـا بَيْنَ مَكَّةَ وَهَجَرٍ أَوْ كَمَـا بَيْنَ مَكَّةَ وَبُصْرَى.)) [ متفق عليه ]
"Nefsim elinde olan Allah'a yemîn olsun ki, cennet kapılarının kanatlarından iki kanadın arası, Mekke ile Hecer[18] veya Mekke ile Busrâ[19] arası kadardır."[20]
· CENNET KAPILARININ SAYISI
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﯔ ﯕ ﯖ ﯗ ﯘ ﯙ ﯚ ﯛ ﯜ ﯝ ﯞ ﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥ ﯦ ﯧ ﯨ ﯩ) [سورة الزمر الآية:73]
"Rablerine karşı gelmekten sakınanlar, bölük bölük cennete sevk edilirler. Nihayet oraya varıp da kapıları açılınca cennet bekçileri onlara: Selâm olsun size! Güzel hallerde olasınız! Haydi, ebedî kalmak üzere girin buraya! derler."[21]
2. Sehl b. Sa'd'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( فِي الْـجَنَّةِ ثَمَـانِيَةُ أَبْوَابٍ، فِيـهَا بَابٌ يُسَمَّى الرَّيَّانَ، لَا يَدْخُلُـهُ إِلَّا الصَّائِمُونَ.)) [ متفق عليه ]
"Cennetin sekiz kapısı vardır. Orada Reyyân diye adlandırılan bir kapı vardır. O kapıdan oruçlulardan başkası giremez." [22]
· CENNET KAPILARI, SAHİPLERİ İÇİN ARDINA KADAR AÇIKTIR
1. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
ﮋ ﮍ ﮎﮏ ﮐ ﮑ ﮒ ﮓ ﮔ ﮕ ﮖ ﮗ ﮘ ﮙ ﮚ ﮊ [ سورة ص الآيتان: ٤٩ – ٥٠]
"(Ey Peygamber!) İşte bu (Kur'an, sen ve kavmin için), bir zikir ( ve bir şeref)dir. Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara (takvâ ehline, nezdimizde) güzel bir âkıbet vardır. (O güzel âkibet,) kapıları yalnızca kendileri için açılmış olan Adn cennetleridir."[23]
· DÜNYADA CENNET KAPILARININ AÇILDIĞI VAKİTLER
1. Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( تُفْتَـحُ أَبْوَابُ الْـجَنَّةِ يَومَ الْإثْنَيْنِ ويَومَ الخَـمِيْسِ، فَيُـغْفَرُ لِكُلِّ عَبْدٍ لاَ يُشْرِكُ بِاللهِ شَيْئاً، إِلاَّ رَجُلاً كَانَتْ بَيْنَـهُ وَبَيْنَ أَخِيهِ شَحْنَاءُ، فَيُـقَالُ: أَنْظِرُوا هَذَيْنِ حَتَّى يَصْطَلِـحَا -ثَلاثاً-.)) [أخرجه مسلم]
"Cennetin kapıları pazartesi ve perşembe günleri açılır. Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayan her kul bağışlanır. Ancak (mü'min) kardeşiyle arasında düşmanlık olan bundan müstesnâdır (o bağışlanmaz). -Üç defa- denir ki: Bu ikisini, barışıncaya kadar bekleyin (bu ikisine süre verin)." [24]
2. Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( إذَا دَخَـلَ رَمَضَانُ فُتِّحَتْ أَبْوَابُ الْـجَنَّةِ، وَغُلِّقَتْ أَبْوَابُ جَهَنَّمَ، وَسُلْسِلَتِ الشَّيَاطِينُ.)) [متفق عليه ]
"Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar zincirlere vurulur."[25]
3. Ömer b. Hattâb'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( مَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ يَتَوَضَّأُ فَيُبْلِغُ (أَوْ فيُسْبِـغُ) الوُضُوءَ، ثُمَّ يَـقُولُ أَشْهَدُ أَنْ لاَ إلَـهَ إلَّا اللهُ وَأَنَّ مُـحَـمَّداً عَبْدُ اللهِ وَرَسُولُـهُ إِلاَّ فُتِـحَتْ لَـهُ أَبْوَابُ الْـجَنَّةِ الثَّمَـانِيَةُ يَدْخُلُ مِنْ أَيِّهَا شَاءَ.)) [أخرجه مسلم]
"Sizden kim güzelce abdest aldıktan sonra: 'Eşhedu en lâ ilâhe illallah ve eşhedu enne Muhammeden Abdullahi ve Rasûluhu' derse, cennetin sekiz kapısı kendisine açılır ve dilediğinden içeri girer."[26]
· CENNETE İLK GİRECEK OLAN KİMSE
Enes b. Mâlik'ten -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( آتِي بَابَ الْـجَنَّةِ يَومَ الْقِيَامَةِ فَأَسْتَفْتِـحُ، فَيَـقُولُ الخَازِنُ: مَنْ أَنْتَ؟ فَأَقُولُ: مُـحَـمَّدٌ، فَيَـقُولُ: بِكَ أُمِرْتُ لَا أَفْتَـحُ لأَحَدٍ قَبْلَكَ.)) [ أخرجه مسلم ]
"Kıyâmet günü cennetin kapısına ilk önce ben geleceğim ve kapısını çalacağım. Cennetin bekçisi:
- Sen kimsin? diye soracak. Ben de diyeceğim ki:
Muhammed. Bunun üzerine, cennetin bekçisi diyecek ki:
-Bu kapıyı senden önce birisine açmamakla emrolunmuştum."[27]
· CENNETE İLK GİRECEK OLAN ÜMMET
Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( نَحْنُ الْآخِرُونَ الْأوَّلُونَ يَومَ الْقِيَامَةِ، وَنَحْنُ أَوَّلُ مَنْ يَدْخُلُ الْـجَنَّةَ.))
[ متفق عليه ]
"Biz, dünyada son, ama kıyâmet günü makam ve şeref bakımından ilk olan ümmetiz. Biz, cennete girecek olan ilk ümmetiz. (Biz, ümmetlerin sonuncusuyuz. Ama hesapta ve cennete girişte ümmetlerin ilkiyiz)."[28]
· CENNETE İLK GİRECEK OLAN ZÜMRE
1. Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( إِنَّ أَوَّلَ زُمْرَةٍ يَدْخُلُونَ الْـجَنَّةَ عَلَى صُورَةِ الْقَمَرِ لَيْلَةَ البَدْرِ، ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَـهُـمْ عَلَى أَشَدِّ كَوْكَبٍ دُرِّيٍّ فِي السَّمَاءِ إضَاءَةً، لاَ يَبُولُونَ، وَلاَ يَتَغَوَّطُونَ، وَلا يَتْفِلُونَ، وَلاَ يَـمْتَـخِطُونَ، أَمْشَاطُهُـمُ الذَّهَبُ، وَرَشْحُهُـمُ الْـمِسْكُ، وَمَـجَامِرُهُـمُ الْألُوَّةُ، وَأَزْوَاجُهُـمُ الْـحُورُ الْعِينُ، عَلَى خَلْقِ رَجُلٍ وَاحِدٍ، عَلَى صُورَةِ أَبِيْـهِـمْ آدَمَ سِتُّونَ ذِرَاعاً فِي السَّمَاءِ.)) [ متفق عليه ]
"Şüphesiz cennete ilk girecek zümre, ayın on dördüncü gecesindeki dolunay sûretinde olacaktır. Onların ardından girecek zümre ise, gökteki parlak yıldız sûretinde olacaktır. Onlar orada küçük ve büyük abdestlerini gidermezler, tükürmezler ve de sümkürmezler. Oradaki tarakları, altındandır.Terlerinin kokusu, misktir. Buhurdanları (içinde buhur yakılan kapları)nın yakıtı, hint udu (buhuru)ndandır. Eşleri hûrîlerdir. Onların yaratılışları, bir erkeğin yaratılışı gibidir.Babaları Âdem -aleyhisselâm-'ın sûretinde göğe doğru altmış arşın boyundadır."[29]
2. Sehl b. Sa'd'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( لَيَدْخُلَنَّ الْـجَنَّةَ مِنْ أُمَّتِي سَبْعُونَ أَلْفاً أَوْ سَبْعُمِـائَةِ أَلْفٍ مُتَـمَـاسِكُونَ آخِذٌ بَـعْضُهُـمْ بَـعْضاً، لاَ يَدْخُلُ أَوَّلُـهُـمْ حَتَّى يَدْخُلَ آخِرُهُـمْ، وُجُوهُهُـمْ عَلَى صُورَةِ القَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ.)) [متفق عليه ]
"Ümmetimden yetmiş bin veya yedi yüz bin kişi, birbirinin elinden tutmuş ve birbirine kenetlenmiş tek saf halinde, mutlaka cennete girecektir. Onların sonuncusu cennete girmeden birincisi cennete girmeyecektir. Yüzleri, ayın on dördüncü gecesindeki parlak sûretinde olacaktır."[30]
3. Abdullah b. Amr'dan -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i şöyle derken işittim:
(( إِنَّ فُقَرَاءَ الْـمُهَاجِرِينَ يَسْبِقُونَ الْأَغْنِيَاءَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إلَى الْـجَنَّةِ بِأَرْبَـعِينَ خَرِيفاً». [ أخرجه مسلم ]
"Şüphesiz muhâcirlerin fakirleri, kıyâmet günü zenginlerden kırk yıl önce cennete gireceklerdir."[31]
· CENNETLİKLERİN YAŞLARI
Muaz b. Cebel'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( يَدْخُلُ أَهْلُ الْـجَنَّةِ الْـجَنَّةَ جُرْداً مُرْداً مُكَحَّلِينَ أَبْنَاءَ ثَلاثِينَ، أَوْ ثَلاثٍ وَثَلاثِينَ سَنَةً.)) [ أخرجه أحمد والترمذي ]
"Cennetlikler, vücudunda hiçbir kıl olmayan, bıyığı çıkmamış, sakalı bitmemiş ve yaratılıştan gözleri sürmeli, otuz veya otuz üç yaşlarında kimseler olarak cennete gireceklerdir."[32]
· CENNETLİKLERİN YÜZLERİNİN VASIFLARI
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﮪ ﮫ ﮬ ﮭ ﮮ ﮯ ﮰ ﮱ ﯓ ﯔ ﯕ ﯖ ﯗ ﯘ ﯙ)
[سورة المطففين الآيات:22-24]
"Şüphesiz iyi (doğruluk ve ibâdet ehli) kimseler, cennette bolluk içinde müreffeh bir hayat süreceklerdir. Koltukları üzerinde neşe ile (hem Rablerine, hem de kendileri için hazırlanmış olan nimetlere) bakarlar. Onların yüzlerinde cennet nimetlerinden yararlanmanın sevincini görürsün."[33]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﭙ ﭚ ﭛ ﭜ ﭝ ﭞ ﭟ ﭠ) [سورة القيامة الآيتان:22-23]
"Yüzler vardır ki, o gün (kıyâmet günü) ışıl ışıl parıldayacaktır. Rablerine (zevk alarak doya doya) bakacaklardır."[34]
3. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﮇ ﮈ ﮉ ﮊ ﮋ ﮌ ﮍ ﮎ ﮏ ﮐ ﮍ)
[سورة الغاشية الآيتان: 8-10]
"O gün birtakım yüzler de (mü'minlerin yüzleri) vardır ki, mutludurlar (nimet sahibidirler).(Dünyadaki) emeklerinin karşılığını (âhirette) aldıkları için hoşnut olmuşlardır.(Mevki ve makam yönünden) yüksek bir cennettedirler."[35]
4. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﰍ ﰎ ﰏ ﰐ ﰑ ﰒ ﰓ)[سورة عبس الآيتان: 38-39]
"O gün (kıyâmet günü) birtakım yüzler vardır ki, pırıl pırıldır, güleçtir, sevinç doludur."[36]
5. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﯪ ﯫ ﯬ ﯭ ﯮ ﯯ ﯰ ﯱ ﯲ ﯳﯴ)
[سورة آل عمران الآية:107]
"Yüzleri ağaranlara gelince, onlar Allah’ın rahmeti (cennet nimetleri) içindedirler, onlar orada ebedî kalıcıdırlar."[37]
6. Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( أَوَّلُ زُمْرَةٍ تَدْخُلُ الْـجَنَّةَ عَلَى صُورَةِ الْقَمَرِ لَيْلَةَ البَدْرِ، وَالَّذِينَ عَلَى آثَارِهِـمْ كَأَحْسَنِ كَوْكَبٍ دُرِّيٍّ فِي السَّمَـاءِ إضَاءَةً، قُلُوبُـهُـمْ عَلَى قَلْبِ رَجُلٍ وَاحِدٍ، لا تَـبَاغُضَ بَينَـهُـمْ وَلا تَـحَاسُدَ. )) [متفق عليه]
"Cennete ilk girecek zümre, ayın on dördüncü gecesindeki dolunay sûretinde olacaktır. Onların ardından girecek zümre ise, gökteki parlak yıldız sûretinde olacaktır. Cennetliklerin kalpleri, bir erkeğin kalbi gibidir. Onların arasında hiçbir kin ve haset olmayacaktır." [38]
· CENNETLİKLERİN CENNETE GİRERLERKEN KARŞILANIŞLARI
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﯔ ﯕ ﯖ ﯗ ﯘ ﯙ ﯚ ﯛ ﯜ ﯝ ﯞ ﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥ ﯦ ﯧ ﯨ ﯩ) [سورة الزمر الآية:73]
"Rablerine karşı gelmekten sakınanlar, bölük bölük cennete sevk edilirler. Nihayet oraya varıp da kapıları açılınca cennet bekçileri onlara: Selâm olsun size! Güzel hallerde olasınız! Haydi, ebedî kalmak üzere girin buraya! derler."[39]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
ﮋ ﮍ ﮎ ﮏ ﮐ ﮑ ﮒ ﮓ ﮔ ﮕﮖ ﮗ ﮘ ﮙ ﮚ ﮛ ﮜ ﮝ ﮞ ﮟ ﮠ ﮡﮢ ﮣ ﮤ ﮥ ﮦ ﮊ
[سورة الرعد الآيتان:23-24]
"(O güzel son) Adn cennetleridir.Onlar, oraya babaları, eşleri ve (erkek ve kız) çocuklarından sâlih olanlarla beraber girerler. Melekler (cennete girişlerini tebrik etmek için) her kapıdan onların yanlarına girdiklerinde: (Allah'a itaatte) sabırlı olmanıza karşılık olarak size selâm olsun (her türlü kötülükten selâmette olasınız!)! Dünya yurdunun sonu (cennet) ne güzeldir! derler."[40]
3. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﭜ ﭝ ﭞ ﭟ ﭠ ﭡ ﭢ ﭣ ﭤ ﭥ ﭦ ﭧ) [سورة الأنبياء الآية:103]
"(Kıyâmet gününün) o en büyük dehşeti (Sûra ikinci üfleyiş) bile onları tasalandırmaz. Melekler onları (müjdeleyerek): İşte size (Allah tarafından) vâdolunduğunuz gün bugündür! diye karşılarlar."[41]
· HESAPSIZ VE AZAPSIZ OLARAK CENNETE GİRECEK KİMSELER
1. Abdullah b. Abbas'tan -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
(( عُرِضَتْ عَلَيَّ الْأُمَـمُ، فَأَجِدُ النَّبِيَّ يَـمُرُّ مَعَهُ الْأُمَّةُ، وَالنَّبِيُّ يَـمُرُّ مَعَهُ النَّفَرُ، وَالنَّبِيُّ يَـمُرُّ مَعَهُ الْعَشَرَةُ، وَالنَّبِيُّ يَـمُرُّ مَعَهُ الْـخَـمْسَةُ، وَالنَّبِيُّ يَـمُرُّ وَحْدَهُ، فَنَظَرْتُ فَإذَا سَوَادٌ كَثِيرٌ، قُلْتُ: يَا جِبْرِيلُ، هَؤُلاءِ أُمَّتِي؟ قَالَ: لا، وَلَكِنِ انْظُرْ إلَى الْأُفُقِ، فَنَظَرْتُ فَإذَا سَوادٌ كَثِيرٌ. قَالَ: هَؤُلاءِ أُمَّتُكَ، وَهَؤُلاءِ سَبْعُونَ أَلْفاً قُدَّامَهُـمْ لاَ حِسَابَ عَلَيْـهِـمْ، وَلا عَذَابَ. قُلْتُ: وَلِـمَ؟ قَالَ: كَانُوا لاَ يَكْتَوُونَ، وَلاَ يَسْتَرْقُونَ، وَلاَ يَتَطَيَّرُون، وَعَلَى رَبِّهِـمْ يَتَوَكَّلُونَ.)) [متفق عليه]
"Bana bütün ümmetler gösterildi. Bir yanında bir topluluk olan peygamber gördüm.Yanında birkaç kişi olan peygamber gördüm. Yanında on kişi olan peygamber gördüm.Yanında beş kişi olan peygamber gördüm.Yanında hiç kimse olmayan (tek başına olan) peygamber gördüm. Derken bana bir büyük kalabalık gösterildi. Ben, onun benim ümmetim olduğunu zannettim. Ey Cebrail bunlar benim ümmetim mi? diye sordum.Cebrail: Hayır, senin ümmetin değil, dedi. Fakat sen ufuğa bak! dedi. Baktım ki büyük bir kalabalık vardı. İşte bu, senin ümmetindir. Beraberlerinde hesapsız ve azapsız cennete girecek yetmiş bin kişi vardır.
Ben: Neden? diye sordum. Cebrail: Onlar, o kimselerdir ki, dağlanmazlar (yaralarının üzerine ateşle dağlama yaptırmazlar), rukye yaptırmazlar (okunmak istemezler), uğursuzluk saymazlar (uğursuzluğa inanmazlar) ve ancak Rablerine tevekkül ederler (her işlerinde O'na dayanırlar)."[42]
2. Ebu Ümâme'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i şöyle derken işittim:
(( وَعَدَنِي رَبِّي سُبْـحَانَـهُ أَنْ يُدْخِلَ الْـجَنَّةَ مِنْ أُمَّتِي سَبْعِـينَ أَلْفاً لاَ حِسَابَ عَلَيْـهِـمْ، وَلا عَـذَابَ، مَعَ كُلِّ أَلْفٍ سَبْعُـونَ أَلْفاً، وَثَلاَثُ حَثَيَاتٍ مِنْ حَثَيَاتِ رَبِّي عَزَّ وَجَلَّ.)) [أخرجه الترمذي وابن ماجه]
"Rabbim Subhânehu bana ümmetimden yetmiş bin kişiyi hesapsız ve azapsız olarak cennete girdireceğini (koyacağını) vâdetti. Bu yetmiş bin kişiden her bin kişi de beraberinde yetmiş bin kişiyi ve Rabbim -azze ve celle-'nin avuçlarından üç avuç vâdetti."[43]
· CENNETİN TOPRAĞI VE YAPISININ ÖZELLİKLERİ
1. Enes b. Mâlik'ten -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
"Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- göğe çıkarıldığında şöyle şöyle buyurmuştur:
((... ثُمَّ انْطَلَقَ بِي حَتَّى انْتَهَى بِي إِلَى سِدْرَةِ الْـمُنْتَهَى، وَغَشِيَهَا أَلْوَانٌ لَا أَدْرِي مَا هِيَ، ثُمَّ أُدْخِلْتُ الْـجَنَّةَ، فَإِذَا فِيهَا جَنَابِذُ اللُّؤْلُؤِ، وَإِذَا تُرَابُهَا الْـمِسْكُ. )) [متفق عليه]
"...Sonra (Cebrail) benimle birlikte Sidretül-Müntehâ’ya (en son noktaya) kadar çıktı. Orada onu, ne olduğunu bilmediğim renkler kapladı. Sonra cennete girdirildim. Bir de ne göreyim! İçeride inciden boncuk dizileri ve miskten toprağı var."[44]
2. Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
(( قُلْنَا يَا رَسُولَ اللهِ! أَخْبِرْنَا عَنْ الْـجَنَّةِ مَا بِنَاؤُهَا؟ قَالَ: لَبِنَةٌ مِنْ ذَهَبٍ، وَلَبِنَةٌ مِنْ فِضَّةٍ، مِلاَطُهَا الْـمِسْكُ الْأَذْفَرُ، حَصْبَاؤُهَا اللُّؤْلُؤُ وَالْيَاقُوتُ ، وَتُرْبَتُهَا الزَّعْفَرَانُ، مَنْ يَدْخُلُهَا يـُخَلَّدُ وَلاَ يَمُوتُ، وَيَنْعَمُ وَلاَ يَبْأَسُ، لاَ تَبْلَى ثِيَابُهُمْ، وَلاَ يَفْنَى شَبَابُهُمْ. ))
[ أخرجه الترمذي والدارمي]
"Bizler dedik ki: Ey Allah'ın elçisi! Cennetin yapısından bize haber verir misin? (Cennetin yapısı taştan ve çamurdan veya tahtadan veyahut kıldan mıdır?) Buyurdu ki: Bir tuğlası altından, bir tuğlası da gümüştendir. (Cennetin yapısı, bu ikisi ile süslenmiştir). (İki tuğlanın arasına konan) harcı, burcu burcu kokan misktir.Çakıl taşları, inci ve yâkûttur. Toprağı Safran'dır[45]. Cennete giren, orada kalıcı olur, ölmez. Müreffeh bir hayat sürer, sıkıntı ve ve yokluk çekmez. Elbiseleri eskimez. Gençlikleri yok olmaz (zamanın geçmesiyle yaşlanmaz, bunamaz ve değişikliğe uğramazlar). "[46]
3. Ebu Saîd'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, İbn-i Sayyâd, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e cennetin toprağı hakkında sorduğunda, o şöyle buyurmuştur:
(( دَرْمَكَةٌ بَيْضَاءُ، مِسْكٌ خَالِصٌ.)) [أخرجه مسلم]
"(Cennetin toprağı) bembeyaz un, saf ve katıksız misktir."[47]
· CENNETLİKLERİN ÇADIRLARININ ÖZELLİKLERİ
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﭤ ﭥ ﭦ ﭧ ﭨ) [سورة الرحمن الآية:72]
"Çadırlar (otağlar) içinde eşlerine tahsis edilmiş huriler (göz bebekleri simsiyah, göz akı bembeyaz olan kadınlar) vardır." [48]
2. Abdullah b. Kays'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( إنَّ لِلْـمُؤْمِنِ فِي الْـجَنَّةِ لَـخَيْـمَةً مِنْ لُؤْلُؤَةٍ وَاحِدَةٍ مُـجَوَّفَةٍ، طُولُـهَا سِتُّونَ مِيلاً، لِلْـمُؤْمِنِ فِيهَا أَهْلُونَ، يَطُوفُ عَلَيْـهِـمُ الْـمُؤْمِنُ، فَلا يَرَى بَـعْضُهُـمْ بَـعْضاً.))
[متفق عليه]
"Şüphesiz mü'min için cennette içi boş inciden olan öyle büyük ve geniş bir çadır vardır ki uzunluğu altmış mildir. Mü'min için orada eşler vardır (çadırın dört köşesi vardır). Mü'min onları dolaşır durur (eşleriyle birleşir). Birbirlerini (çadırın bir köşesinde olan, diğer köşelerde olanları) görmezler."[49]
· CENNET PAZARI (CENNETLİKLERİN TOPLANDIĞI YER)
Enes b. Mâlik'ten -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( إِنَّ فيِ الْـجَنَّةِ لَسُوقاً يَأْتُونَـهَا كُلَّ جُـمُعَةٍ، فَتَـهُبُّ رِيحُ الشَّمَـالِ، فَتَـحْثُو فيِ وُجُوهِهِـمْ وَثِيَابِـهِـمْ فَيَزْدَادُونَ حُسْناً وَجَـمَـالاً، فَيَرْجِعُونَ إِلَى أَهْلِيهِـمْ وَقَدِ ازْدَادُوا حُسْناً وَجَـمَـالاً، فَيَـقُولُ لَـهُـمْ أَهْلُوهُـمْ: وَاللهِ لَقَدِ ازْدَدْتُـمْ بَـعْدَنَا حُسْناً وَجَـمَـالاً، فَيَـقُولُونَ: وَأَنْتُـمْ وَاللهِ لَقَدِ ازْدَدْتُـمْ بَـعْدَنَا حُسْناً وَجَـمَـالاً.)) [أخرجه مسلم]
"Şüphesiz cennetliklerin bir çarşısı (toplanma yeri) vardır. Her hafta oraya gelirler. Derken kuzey rüzgârı eser, elbiselerini ve yüzlerini okşar. Bunun tesiriyle güzellikleri artar. Böylece âilelerine, daha da güzelleşmiş olarak dönerler.
Hanımları onlara:
- Allah'a yemîn olsun ki, bizden ayrıldıktan sonra sizin güzelliğiniz daha da artmış! derler.
Erkekler de:
- Allah'a yemîn olsun ki, bizden ayrıldıktan sonra sizin de güzelliği-niz artmış (daha da güzelleşmişsiniz)! derler."[50]
· CENNETLİKLERİN SARAYLARI
Allah Teâlâ, cennetin mesken ve saraylarında, cennetliklerin canlarının çektiği ve gözlerinin hoşlandığı her şeyi onlar için yaratmıştır.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﮭ ﮮ ﮯ ﮰ ﮱ ﯓ ﯔ ﯕ ﯖ ﯗ ﯘ ﯙ ﯚ ﯛ ﯜ ﯝ ﯞ ﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥ ﯦ ﯧ ﯨ) [سورة التوبة الآية:72]
"Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara, içinde ebedî kalmak üzere, altlarından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vâdetti.Allah’ın rızâsı ise, hepsinden (içinde bulundukları bütün bu nimetlerden) daha büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur."[51]
· CENNETLİKLERİN SARAYLARININ BİRBİRİNDEN FARKLI OLUŞU
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﯥ ﯦ ﯧ ﯨ ﯩ ﯪ ﯫ ﯬ) [سورة الإنسان الآية:20]
"(Cennette) ne tarafa bakarsan bak, (anlatılamayacak kadar) nimetler ve (sonsuz) büyük bir mülk görürsün."[52]
2. Ebu Saîd el-Hudrî'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( إِنَّ أَهْلَ الْـجَنَّةِ لَيَتَرَاءَوْنَ أَهْلَ الْغُرَفِ مِنْ فَوْقِهِـمْ، كَمَـا تَتَرَاءَوْنَ الْكَوْكَبَ الدُّرِّيَّ الْغَابِرَ مِنَ الْأُفُقِ مِنَ الْـمَشْرِقِ أَوِ الْـمَغْرِبِ لِتَفَاضُلِ مَا بَيْنَـهُـم. قَالُوا يَا رَسُولَ اللهِ! تِلْكَ مَنَازِلُ الْأَنْبِيَاءِ لاَ يَبْلُغُهَا غَيْرُهُمْ، قَالَ: بَلَى،وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ،رِجَالٌ آمَنُوا بِاللهِ وَصَدَّقُوا الْـمُرْسَلِينَ.)) [متفق عليه]
"Şüphesiz cennetlikler, -aralarındaki üstünlükten dolayı- cennette yüksek köşklerde bulunanlar, tan yerinin ağarmaya başlamasından sonra doğu veya batı semâsında olan inci gibi parlayan yıldızı gördükleri gibi, kendilerinden aşağıda bulunanları üstlerinden görürler.
Sahâbe:
- Ey Allah'ın elçisi! O yüksek makamlar, kendilerinden başka hiç kimsenin ulaşamayacağı rasûllerin (peygamberlerin) makamlarıdır? dediler.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
- Evet.O köşkler, peygamberlerin makamlarıdır.Fakat Allah Teâlâ ihsanda bulunup onları başkalarına da verebilir. Nefsim elinde olan Allah'a yemîn olsun ki o makamlar, Allah'a îmân eden ve rasûllerini (peygamberlerini) gereği gibi tasdik edenler içindir."[53]
· CENNETLİKLERİN KÖŞKLERİNİN ÖZELLİKLERİ
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﮆ ﮇ ﮈ ﮉ ﮊ ﮋ ﮌ ﮍ ﮎ ﮏ ﮐ ﮑ ﮒ ﮓ ﮔ ﮕ ﮖ ﮗ ﮘ) [سورة العنكبوت الآية :58]
"Îmân edip güzel davranışta bulunanları, muhakkak ki içinde ebedî kalmak üzere altlarından ırmaklar akan yüksek köşklere yerleştireceğiz. Böyle güzel davranışta bulunanların mükâfâtı ne güzeldir!"[54]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﯥ ﯦ ﯧ ﯨ ﯩ ﯪ ﯫ ﯬ ﯭ ﯮ ﯯ ﯰ ﯱ ﯲ ﯳ ﯴ ﯵ ﯶ ﯷ ﯸ ﯹ ﯺ ﯻ) [سورة الزمر الآية:20]
"Fakat (itaat edip ibâdeti yalnızca O'na hâlis kılarak) Rablerinden sakınanlara gelince, onlar için (cennette) üst üste yapılmış, (ağaçlarının) altlarından ırmaklar akan köşkler vardır. Bu, Allah'ın (takvâ sahibi kullarına) vermiş olduğu sözdür. Allah, verdiği sözden asla caymaz."[55]
3. Ali b. Ebî Tâlib'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( إِنَّ فِي الْـجَنَّةِ غُرَفاً، تُرَى ظُهُورُهَا مِنْ بُطُونِـهَا، وَبُطُونُـهَا مِنْ ظُهُورِهَا. فَقَامَ أَعْرَابِيٌّ فَقَالَ: لِـمَنْ هِيَ يَا رَسُولَ الله؟ قَالَ: لِـمَنْ أَطَابَ الْكَلامَ، وَأَطْعَمَ الطَّعَامَ، وَأَدَامَ الصِّيَامَ، وَصَلَّى ِللهِ بِاللَّيْلِ وَالنَّاسُ نِيَامٌ.)) [أخرجه أحمد والترمذي]
"Şüphesiz cennette öyle köşkler vardır ki, (şeffaf olduğu için) dışı içinden, içi de dışından görünür. Bir bedevî ayağa kalkarak:
- O köşkler kimler içindir ey Allah'ın elçisi? diye sordu.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
- O köşkler, güzel söz söyleyen (insanlara karşı güzel ahlâklı olan), (bakmakla mükellef olduğu kimselere, fakirlere ve misafirlere) yemek yediren, (farz orucun dışında çokça nâfile) oruç tutmaya devâm eden ve insanlar(ın çoğu) uykuda iken Allah için gece namazı kılanlar içindir." [56]
· CENNETLİKLERİN YATAK VE DÖŞEKLERİNİN ÖZELLİKLERİ
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﮖ ﮗ ﮘ ﮙ ﮚ ﮛ ﮜ) [سورة الرحمن الآية:54]
"O cennetlikler, astarları kalın ipekten olan döşeklere yaslanırlar."[57]
· CENNETLİKLERİN YASTIK VE HALILARININ ÖZELLİKLERİ
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﮢ ﮣ ﮤ ﮥ ﮦ ﮧ) [سورة الغاشية الآيتان:15-16]
"(Cennette) sıra sıra (yanyana) dizilmiş yastıklar ve yayılmış (serilmiş) pekçok halılar vardır." [58]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﭺ ﭻ ﭼ ﭽ ﭾ ﭿ ﮀ) [سورة الرحمن الآية:76]
"O cennetlikler, yeşil (kılıflı) yastıklara ve hârikulâde güzel döşeklere yaslanırlar."[59]
· CENNETLİKLERİN KOLTUKLARININ ÖZELLİKLERİ
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﮪ ﮫ ﮬ ﮭ ﮮ ﮯ ﮰ ﮱ ﯓ) [سورة المطففين الآيتان: 22-23]
"Şüphesiz iyi kimseler (doğruluk ve ibâdet ehli), cennette bolluk içinde müreffeh bir hayat süreceklerdir. Koltukları üzerinde neşe ile (hem Rablerine, hem de kendileri için hazırlanmış olan nimetlere) bakarlar."[60]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﮋ ﮌ ﮍ ﮎ ﮏ ﮐ ﮑ ﮒ ﮓ ﮔ ﮕ ﮖ) [سورة الإنسان الآية:13]
"O cennetlikler,orada süslü koltuklara yaslanırlar.Orada ne güneşin sıcaklığını, ne de dondurucu soğuğu görürler."[61]
3. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﭑ ﭒ ﭓ ﭔ ﭕ ﭖ ﭗ ﭘ ﭙ ﭚ ﭛ ﭜ ﭝ ﭞ ﭟ ﭠ) [سورة يس الآيتان:55-56]
"O gün cennetlikler,gerçekten her türlü nimetler içinde zevk sürerler. Onlar ve eşleri gölgeliklerde süslü koltuklara yaslanırlar."[62]
· CENNETLİKLERİN TAHTLARININ ÖZELLİKLERİ
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥ ﯦ ﯧ ﯨ ﯩ)
[سورة الحجر االآية:47]
"Biz, onların kalplerindeki kini (ve düşmanlığı) söküp attık. Onlar artık (cennette birbirini seven) kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar."[63]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﭼ ﭽ ﭾ ﭿ ﮀ ﮁ ﮂ ﮃ ﮄ) [سورة الطور الآية:20]
"Onlar, sıra sıra dizilmiş tahtlara yaslanırlar. Biz, onları (beyaz tenli ve iri gözlü) hurîlerle evlendirmişizdir."[64]
3. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﯨ ﯩ ﯪ ﯫ ﯬ ﯭ ﯮ ﯯ) [سورة الواقعة الآية:15-16]
"Onlar, altınlarla işlenmiş tahtlara yaslanarak karşılıklı otururlar."[65]
4. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﮛ ﮜ ﮝ ﮞ) [سورة الغاشية الآية:13]
"Orada (cennette) yükseltilmiş (yüksek) tahtlar vardır."[66]
· CENNETLİKLERİN KAPLARININ ÖZELLİKLERİ
(ﭑ ﭒ ﭓ ﭔ ﭕ ﭖ ﭗ ﭘ ﭙ ﭚ ﭛ)
[سورة الواقعة الآيتان: 17-18]
"Onların etrafında (onlara hizmet etmek için) cennet şarabından dolu kadehler, sürahiler (ibrikler) ve kâselerle, ölümsüz (yaşlanmayan ve ölmeyen) gençler dolaşırlar."[67]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﯚ ﯛ ﯜ ﯝ ﯞ ﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥ ﯦ ﯧ ﯨ ﯩ ﯪ ﯫ) [سورة الزخرف الآية:71]
"Onların etrafında altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Orada canlarının çektiği ve gözlerinin (bakmaktan) zevk aldığı her şey vardır. Ve onlara: Siz, orada ebedî kalıcısınız, denilir."[68]
3. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﮞ ﮟ ﮠ ﮡ ﮢ ﮣ ﮤ ﮥ ﮦ ﮧ ﮨ ﮩ ﮪ ﮫ ﮬ) [سورة الإنسان الآيتان:15-16]
"Onların etrafında gümüş kaplar ve cam kadehler dolaştırılır. Gümüşten cam bardakları, cennetliklerin içeceklerini, iştahları ölçüsünce (cennetliklere sâkilik yapanlar) tayin ederler." [69]
4. Abdullah b. Kays'tan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( جَنَّتَانِ مِنْ فِضَّةٍ آنيَتُـهُـمَـا وَمَا فِيهِـمَـا، وَجَنَّتَانِ مِنْ ذَهَبٍ آنِيَتُـهُـمَـا وَمَا فِيـهِـمَـا، وَمَا بَيْنَ الْقَومِ وَبَيْنَ أَنْ يَنْظُرُوا إِلَى رَبِّهِـمْ إِلاَّ رِدَاءُ الْكِبْرِيَاءِ عَلَى وَجْهِهِ فِي جَنَّةِ عَدْنٍ.)) [متفق عليه]
"Gümüşten olan iki cennet vardır. Kapları ve içinde bulunan şeyler de gümüştendir. Altından olan iki cennet vardır. Kapları ve içinde bulunan şeyler de altındandır. Adn cennetinde, cennetliklerle Rablerini görmeleri arasında Allah'ın vechindeki Kibriyâ Ridâsından (büyüklük perdesinden) başka bir şey yoktur."[70]
· CENNETLİKLERİN TAKI VE ELBİSELERİNİN ÖZELLİKLERİ
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﯫ ﯬ ﯭ ﯮ ﯯ ﯰ ﯱ ﯲ ﯳ ﯴ ﯵ ﯶ ﯷ ﯸ ﯹ ﯺ ﯻ ﯼ ﯽ ﯾ ﯿ ﰀ ﰁ ﰂ)
[سورة الحج الآية:23]
"Şüphesiz Allah, îman edip güzel davranışta bulunanları,(ağaçlarının) altından ırmaklar akan cennetlere girdirir.Onlar, orada altın bilezikler ve incilerle bezenirler (süslenirler).Onların oradaki giysileri ise ipektir."[71]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
ﮋ ﮠ ﮡ ﮢ ﮣ ﮤ ﮥ ﮦ ﮧ ﮨ ﮩ ﮪ ﮫ ﮬ ﮭ ﮮ ﮯ ﮰ ﮱ ﯓ ﯔ ﯕ ﯖ ﯗ ﯘﯙ ﯚ ﯛ ﯜ ﯝ ﯞ ﮊ [سورة الكهف الآية:31]
"İşte onlar için, altından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada koltuklara yaslanarak kendilerine altın bileziklerle bezenirler, ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler giyerler. (Onların bu mükâfâtı) ne güzel mükâfat ve cennet de, ne güzel bir meskendir!"[72]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﯭ ﯮ ﯯ ﯰ ﯱ ﯲ ﯳ ﯴ ﯵ ﯶ ﯷ ﯸ ﯹ ﯺ ﯻ) [سورة الإنسان الآية:21]
"Onların üzerlerinde ince ve kalın yeşil renkli ipeklerden elbiseler vardır. Gümüş bilezikler takınırlar. Rableri onlara tertemiz bir şarap içirir."[73]
· CENNETTE İLK ELBİSE GİYDİRİLECEK OLAN KİMSE
Abdullah b. Abbas -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
((...وَإِنَّ أَوَّلَ الْـخَلاَئِقِ يُكْسَى يَوْمَ الْقِيَامَةِ إبْرَاهِيـمُ الْـخَلِيلُ.))[أخرجه البخاري]
"...Kıyâmet günü yaratılmışlar içerisinde ilk olarak elbise giydirile-cek olan kimse, İbrahim Halil'dir."[74]
· CENNETLİKLERİN HİZMETÇİLERİNİN ÖZELLİKLERİ
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﭑ ﭒ ﭓ ﭔ ﭕ ﭖ ﭗ ﭘ ﭙ ﭚ ﭛ)
[سورة الواقعة الآيتان:17-18]
"Onların etrafında (onlara hizmet etmek için) cennet şarabından dolu testiler, sürahiler ve kadehlerle, ölümsüz gençler (yaşlanmayan ve ölmeyen) dolaşır dururlar."[75]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﯛ ﯜ ﯝ ﯞ ﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ)
[سورة الإنسان الآية: 19]
"Onların etrafında (onlara hizmet etmek için) ölümsüz gençler dolaşır. O gençleri gördüğünde (güzelliklerinden ve yüzlerinin parlaklığından dolayı) etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın."[76]
3. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
( ﮪ ﮫ ﮬ ﮭ ﮮ ﮯ ﮰ ﮱ)[سورة الطور الآية:24]
"Onların etrafında (hizmetlerine verilmiş) kabuğunda saklı inci gibi gençler dolaşır."[77]
· CENNETLİKLERİN YİYECEKLERİ İLK YEMEK
1. Enes b.Mâlik'ten -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir: Abdullah b. Selâm -Allah ondan râzı olsun-, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e:
(( مَا أَوَّلُ طَعَامٍ يَأْكُلُهُ أَهْلُ الْـجّنَّةِ؟ فَقَالَ: زِيَادَةُ كَبِدِ حُوتٍ.)) [أخرجه البخاري]
"Cennetliklerin ilk yiyeceği yemek nedir? diye sordu.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
- Balık ciğerinin sarkmış olan ucudur (fazlalığıdır)."[78]
2. Sevbân'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
(( كُنْتُ قَائِمًـا عِنْدَ رَسُولِ اللهِ × فَجَاءَ حَبْرٌ مِنْ أَحْبَارِ الْيَهُودِ فَقَالَ: السَّلَامُ عَلَيْكَ يَا مُحَمَّدُ! فَدَفَعْتُهُ دَفْعَةً كَادَ يُصْرَعُ مِنْهَا، فَقَالَ: لِمَ تَدْفَعُنِي؟ فَقُلْتُ: أَلَاَ تَقُولُ يَا رَسُولَ اللهِ؟ فَقَالَ الْيَهُودِيُّ: إِنَّمَـا نَدْعُوهُ بِاسْمِهِ الَّذِي سَمَّـاهُ بِهِ أَهْلُهُ. فَقَالَ رَسُولُ اللهِ ×: إِنَّ اسْمِي مُحَمَّدٌ الَّذِي سَمَّـانِي بِهِ أَهْلِي. فَقَالَ الْيَهُودِيُّ: جِئْتُ أَسْأَلُكَ، فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللهِ ×: أَيَنْفَعُكَ شَيْءٌ إِنْ حَدَّثْتُكَ؟ قَالَ: أَسْمَعُ بِأُذُنَيَّ، فَنَكَتَ رَسُولُ اللهِ × بِعُودٍ مَعَهُ، فَقَالَ: سَلْ. فَقَالَ الْيَهُودِيُّ: أَيْنَ يَكُونُ النَّاسُ يَوْمَ تُبَدَّلُ الْأَرْضُ غَيْرَ الْأَرْضِ وَالسَّمَوَاتُ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللهِ ×: هُمْ فِي الظُّلْمَةِ دُونَ الْـجِسْرِ. قَالَ: فَمَنْ أَوَّلُ النَّاسِ إِجَازَةً؟ قَالَ: فُقَرَاءُ الْـمُهَاجِرِينَ. قَالَ الْيَهُودِيُّ: فَمَـا تُـحْفَتُهُمْ حِينَ يَدْخُلُونَ الْـجَنَّةَ؟ قَالَ: زِيَادَةُ كَبِدِ النُّونِ. قَالَ: فَمَـا غِذَاؤُهُمْ عَلَى إِثْرِهَا؟ قَالَ: يُنْحَرُ لَـهُمْ ثَوْرُ الْـجَنَّةِ الَّذِي كَانَ يَأْكُلُ مِنْ أَطْرَافِهَا. قَالَ: فَمَـا شَرَابُهُمْ عَلَيْهِ؟ قَالَ: مِنْ عَيْنٍ فِيهَا تُسَمَّى سَلْسَبِيلًا. قَالَ: صَدَقْتَ. قَالَ: وَجِئْتُ أَسْأَلُكَ عَنْ شَيْءٍ لَا يَعْلَمُهُ أَحَدٌ مِنْ أَهْلِ الْأَرْضِ إِلَّا نَبِيٌّ أَوْ رَجُلٌ أَوْ رَجُلَانِ، قَالَ: يَنْفَعُكَ إِنْ حَدَّثْتُكَ؟ قَالَ: أَسْمَعُ بِأُذُنَيَّ، قَالَ: جِئْتُ أَسْأَلُكَ عَنْ الْوَلَدِ؟ قَالَ: مَاءُ الرَّجُلِ أَبْيَضُ، وَمَاءُ الْـمَرْأَةِ أَصْفَرُ فَإِذَا اجْتَمَعَا فَعَلَا مَنِيُّ الرَّجُلِ مَنِيَّ الْـمَرْأَةِ أَذْكَرَا بِإِذْنِ اللهِ، وَإِذَا عَلَا مَنِيُّ الْـمَرْأَةِ مَنِيَّ الرَّجُلِ آنَثَا بِإِذْنِ الله. قَالَ الْيَهُودِيُّ: لَقَدْ صَدَقْتَ، وَإِنَّكَ لَنَبِيٌّ، ثُمَّ انْصَرَفَ فَذَهَبَ، فَقَالَ رَسُولُ اللهِ × لَقَدْ سَأَلَنِي هَذَا عَنِ الَّذِي سَأَلَنِي عَنْهُ وَمَا لِي عِلْمٌ بِشَيْءٍ مِنْهُ حَتَّى أَتَانِيَ اللهُ بِهِ. )) [رواه مسلم]
"Birgün, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in yanında duruyordum. Yahudî âlimlerinden birisi geldi ve: Esselâmu aleyke yâ Muhammed! dedi. Ben adamı öyle bir ittim ki neredeyse düşüyordu.
Adam bana:
-Niçin beni itiyorsun? dedi.
Ben de:
- Yâ Rasûlallah diyemez misin? dedim.
Yahudî:
- Biz onu, ancak kendi âilesinin söylediği isimle çağırırız, dedi. Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
- Şüphesiz âilemin bana verdiği isim, Muhammed'dir.
Yahudî:
- Sana soru sormaya geldim, dedi.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ona:
- Bunları sana anlatırsam, sana bir faydası olur mu? diye sordu.
Yahudî:
- Anlatacaklarını kulaklarımla dinleyeceğim, dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- yanındaki bir çöp parçasıyla düşünceli bir şekilde yeri çizmeye başladı. Ardından:
- Sor, buyurdu.
Yahudî:
- Yeryüzü başka bir yeryüzüyle, gökler de başka göklerle değiştirildiği zaman insanlar nerede olacaklar? diye sordu.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Sırat köprüsünün önündeki karanlık içinde olacaklar, buyurdu.
Yahudî:
- Sırat Köprüsünü ilk olarak kimler geçecekler? diye sordu.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Muhâcirlerin fakirleri, buyurdu.
Yahudî:
- Cennete girerlerken hediyeleri ne olacak? diye sordu.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Balık ciğerinin sarkmış olan ucu (fazlalığı), buyurdu.
Yahudî:
- Bunun akabindeki gıdaları ne olacak? diye sordu.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Onlara, cennetin etrafında otlanan öküz kesilir, buyurdu.
Yahudî:
— Bunun üzerine ne içecekler? diye sordu.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
— Orada Selsebîl adı verilen pınardan (içerler), buyurdu.
Yahudî:
- Doğru söyledin, dedi ve ardından:
- Ben sana yeryüzünde bulunanlardan ancak bir peygamberin veya bir iki kişinin bilebileceği bir şeyi daha sormaya geldim, dedi.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Bunları sana anlatırsam, sana bir faydası olur mu? diye sordu.
Yahudî:
- Anlatacaklarını kulaklarımla dinleyeceğim, dedi.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Sor, buyurdu.
Yahudî:
- Sana, çocuk (anne ve babasına nasıl benzer) konusunu sormaya geldim, dedi.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Erkeğin menisi beyaz, kadının menisi ise sarıdır. Kadınla erkek birleştikleri zaman erkeğin menisi kadının menisine üstün gelirse, Allah’ın izniyle çocuk erkek olur.Kadının menisi erkeğin menisine üstün gelirse, Allah’ın izniyle çocuk kız olur, buyurdu.
Yahudî:
- Doğru söyledin, sen gerçekten peygambersin, dedi.Sonra oradan ayrılıp gitti.
Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Allah Teâlâ bana bildirmeden önce, bu adamın bana sorduğu şeyleri ben daha önce bilmiyordum."[79] buyurdu.
· CENNETLİKLERİN YİYECEKLERİNİN ÖZELLİKLERİ
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﯔ ﯕ ﯖ ﯗ ﯘ ﯙ ﯚ ﯛ ﯜ ﯝ ﯞ ﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥ ﯦ ﯧ ﯨ ﯩ ﯪﯢ)
[سورة الزخرف الآيتان:70-71]
"(Cennetliklere şöyle denilir:) Siz ve sizin gibi olan mü'minler, ağırlanmış olarak ve neşe içerisinde cennete girin. Onların etrafında altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Orada canlarının çektiği ve gözlerinin (bakmaktan) zevk aldığı her şey vardır. Ve onlara: Siz, orada ebedî kalıcısınız, denilir."[80]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
( ﭒ ﭓ ﭔ ﭕ ﭖ ﭗ ﭘ ﭙ ﭚ ﭛ ﭜ ﭝ ﭞ ﭟ ﭠ)
[سورة الرعد الآية:35]
"Takvâ sahiplerine (muttakîlere) vâdolunan cennetin özelliği şudur: (Ağaçları ve saraylarının) altından ırmaklar akar. Meyveleri gibi gölgeleri de devamlıdır (kesintiye uğramaz)."[81]
3. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﭢ ﭣ ﭤ ﭥ ﭦ ﭧ ﭨ ﭩ ﭪ) [سورة الواقعة الآيتان: 20-21]
"(Onların etrafında hizmet eden ölümsüz gençler) seçip beğendikleri meyveleri ve canlarının çektiği kuş etlerini onlara takdim ederler."[82]
4. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﯕ ﯖ ﯗ ﯘ ﯙ ﯚ ﯛ ﯜ ﯝ) [سورة الحاقة الآية:24]
"(Onlara şöyle denilir:) Geçmiş günlerde (dünyada iken) yapmış olduğunuz sâlih amellerinize karşılık olarak âfiyetle yiyin, için." [83]
5.Ebu Saîd el-Hudrî'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( تَـكُونُ الْأَرْضُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ خُبْزَةً وَاحِدَةً، يَتَـكَفَّؤُهَا الْـَجبَّارُ بِيَدِهِ، كَمَـا يَكْفَؤُ أَحَدُكُمْ خُبْزَتَـهُ فِي السَّفَرِ نُزُلاً لِأَهْلِ الْـجَنَّةِ. فَأَتَى رَجُلٌ مِنْ الْيَهُودِ فَقَالَ: بَارَكَ الرَّحْمَنُ عَلَيْكَ يَا أَبَا الْقَاسِمِ! أَلَاَ أُخْبِرُكَ بِنُزُلِ أَهْلِ الْـجَنَّةِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ؟ قَالَ: بَلَى، قَالَ: تَكُونُ الْأَرْضُ خُبْزَةً وَاحِدَةً كَمَـا قَالَ النَّبِيُّ ^، فَنَظَرَ النَّبِيُّ ^ إِلَيْنَا، ثُمَّ ضَحِكَ حَتَّى بَدَتْ نَوَاجِذُهُ، ثُمَّ قَالَ: أَلَا أُخْبِرُكَ بِإِدَامِهِمْ؟ قَالَ: إِدَامُهُمْ بَالَامٌ وَنُونٌ. قَالُوا: وَمَا هَذَا؟ قَالَ: ثَوْرٌ وَنُونٌ، يَأْكُلُ مِنْ زَائِدَةِ كَبِدِهِمَا سَبْعُونَ أَلْفًا.)) [ متفق عليه ]
"Kıyâmet günü yeryüzü, tek bir çörek gibi olacaktır. Cebbâr olan Allah Teâlâ onu, cennetliklere azık olarak ikram etmek için elinde çevirecektir. Tıpkı sizin yolculuk sırasında çöreğinizi elinizde çevirdiğiniz gibi.
Bu sırada yahudîlerden bir adam gelerek:
- Yâ Ebâ'l-Kâsım! (Ey Kâsım'ın babası!) Rahman seni mübârek kılsın! Kıyâmet günü cennetliklere (Allah tarafından) ne ikram edilecek, sana haber vereyim mi? dedi.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Evet, söyle bakalım! dedi.
Adam, -tıpkı Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in söylediği gibi-:
- Yeryüzü bir tek çörek olur! dedi.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bize baktı ve sonra azı dişleri görünürcesine gülümsedi.
Adam:
- Peki, cennetliklerin bu çöreğinin yanında yiyecekleri katıkları nedir, sana haber vereyim mi? dedi.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Evet, söyle bakalım, dedi.
Adam:
- Bâlâm ve Nûn'dur, dedi.
Sahâbe:
- Bu da nedir? diye sordular.
Adam:
- Öküz ve balıktır, bu ikisinin ciğerinin sarkmış olan ucundan (fazlalığından) yetmiş bin kişi yer, diye cevap verdi."[84]
6. Câbir'den -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
"Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'i şöyle derken işittim:
(( إِنَّ أَهْلَ الْـجَنَّةِ يَأْكُلُونَ فِيـهَا، وَيَشْرَبُونَ، وَلا يَتْفِلُونَ، وَلا يَبُولُونَ، وَلا يَتَغَوَّطُونَ، وَلا يَـمْتَـخِطُون، قَالُوا: فَمـَا بَالُ الطَّعَامِ؟ قَالَ: جُشَاءٌ وَرَشْحٌ كَرَشْحِ الْـمِسْكِ، يُلْـهَـمُونَ التَّسْبِيـحَ وَالتَّحْـمِيدَ كَمَـا يُلْـهَـمُونَ النَّفَسَ.)) [أخرجه مسلم]
"Cennetlikler cennette yerler ve içerler. Fakat tükürmezler, küçük ve büyük abdestlerini gidermezler ve de sümkürmezler!
Sahâbe:
- Peki yedikleri ne olur? diye sordular.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Geğirmek ve misk sızıntısı gibi ter! Onlara tıpkı nefes ilham olunduğu gibi, tesbih ve tahmid ilham olunur."[85]
7. Utbe b. Abd es-Sülemî'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
"Ben, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile beraber otururken bir bedevî geldi ve şöyle dedi:
(( يَا رَسُولَ اللهِ! أَسْمَعُكَ تَذْكُرُ شَجَرَةً فيِ الْـجَنَّةِ لَا أَعْلَمُ فيِ الدُّنْيَا شَجَرَةً أَكْثَرَ شَوْكاً مِنْهَا -يَعْنيِ الطَّلْحَ-؟ فَقَالَ رَسُولُ اللهِ ×: فَإنَّ اللهَ يَـجْعَلُ مَكَانَ كُلِّ شَوْكَةٍ مِثْلَ خِصْيَةِ التَّيْسِ الْـمَلْبُودِ -يَعْنيِ الْـمَخْصيِ- فِيهَا سَبْعُونَ لَوْناً مِنَ الطَّعَامِ لَا يُشْبِـهُ لَوْنُـهُ لَوْنَ الآخَرِ.)) [أخرجه الطبراني في الكبير وفي مسند الشاميين]
"Ey Allah'ın elçisi! Duyduğuma göre sen, cennette Talh[86] (muz) ağacının bulunduğunu söylüyormuşsun. Fakat ben yeryüzünde ondan daha dikenli bir ağaç olduğunu bilmiyorum, dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Şüphesiz Allah Teâlâ, onun her dikeninin yerine bir meyve yaratmıştır ki bu meyveler, iğdiş edilmiş (kırılmış) teke testisine (erbezine) benzer. Onlarda yetmiş tat vardır ve hiçbirinin tadı, diğerinin tadına benzemez." buyurdu.[87]
· CENNETLİKLERİN İÇECEKLERİNİN ÖZELLİKLERİ:
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﰂ ﰃ ﰄ ﰅ ﰆ ﰇ ﰈ ﰉ ﰊ) [سورة الإنسان الآية:5]
"Şüphesiz iyi kimseler (doğruluk ve ibâdet ehli), kâfûr (suyu) karıştırılmış bir kâseden cennet şarabı içerler."[88]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﮭ ﮮ ﮯ ﮰ ﮱ ﯓ ﯔ) [سورة الإنسان الآية:17]
"Cennette onlara, bir kâseden, içerisine zencefil karıştırılmış olan cennet şarabı içirilir (ikram edilir)."[89]
3. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﯚ ﯛ ﯜ ﯝ ﯞ ﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥ ﯦ ﯧ ﯨ ﯩ ﯪ ﯫ ﯬ ﯭ ﯮ ﯯ) [سورة المطففين الآيات: 25-28]
"Kendilerine ağzı mühürlü hâlis bir şarap içirilir (ikram edilir). Onun içiminin sonunda misk kokusu vardır. İşte yarışacak olanlar, onda (bu kalıcı cennet nimetlerine sahip olmak için) yarışsınlar! O şarabın karışımı, (cennette yüksek oluşundan dolayı) Tesnîm (diye bilinen pınardan)dır. O (Tesnîm), Allah’a yakın olanların içecekleri bir pınardır."[90]
4. İbn-i Ömer'den -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( اَلْكَوْثَرُ نَـهْرٌ فِي الْـجَنَّةِ، حَافَتَاهُ مِنْ ذَهَبٍ، وَمَـجْرَاهُ عَلَى الدُّرِّ وَالْيَاقُوتِ، تُرْبَتُـهُ أَطْيَبُ مِنَ الْـمِسْكِ، وَمَاؤُهُ أَحْلَى مِنَ الْعَسَلِ، وَأَبْيَضُ مِنَ الثَّلْـجِ.))
[أخرجه الترمذي وابن ماجه]
"Kevser, cennette bir ırmaktır. İki yakası (kıyısı) da altıntandır. Suyu, inci ve yâkutun üzerinden akar. Toprağı miskten daha güzel kokuludur. Suyu baldan daha tatlı ve kardan daha beyazdır."[91]
· CENNETİN AĞAÇ VE MEYVELERİNİN ÖZELLİKLERİ:
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﮗ ﮘ ﮙ ﮚ ﮛ ﮜ ﮝ) [سورة الإنسان الآية:14]
"Cennet ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkar ve meyveleri devşirmeleri onlara pek kolay kılınır."[92]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﯞ ﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥ ﯦ ﯧ)
[سورة الـمرسلات الآيتان:41-42]
"Şüphesiz takvâ sahipleri (kıyâmet günü) ağaçların gölgelerinde ve pınarların başlarında ve canlarının çektiği türlü türlü meyvelerin arasında olurlar."[93]
3. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﮛ ﮜ ﮝ ﮞ ﮟ ﮠ ﮡ ﮢ) [سورة ص الآية:51]
"(O cennetlikler), orada süslü koltuklara yaslanarak (canlarının çektiği ve gözlerinin bakmaktan zevk aldığı) türlü türlü meyveler ve içecek isterler."[94]
4. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(... ﮢ ﮣ ﮤ ﮥ ﮦ ...) [سورة مـحمد الآية:15]
"Orada türlü türlü meyveler, onlar (takvâ sahipleri) içindir."[95]
5. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﭑ ﭒ ﭓ ﭔ ﭕ ﭖ ﭗ)[سورة النبأ الآيتان:31-32]
"Şüphesiz takvâ sahipleri için (cennete girmek sûretiyle) bir kurtuluş, büyük bahçeler ve üzüm bağları vardır."[96]
6. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﮋ ﮌ ﮍ ﮎ ﮏ ﮐ) [سورة الرحمن الآية:52]
"Bu iki cennette her meyveden çift çift (iki sınıf) vardır."[97]
7. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﭑ ﭒ ﭓ ﭔ ﭕ) [سورة الرحمن الآية:68]
"Bu iki cennette her türlü meyveler, hurma ve nar vardır."[98]
8. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﮫ ﮬ ﮭ ﮮ ﮯ ﮰ)[سورة الدخان الآية:55]
"(O takvâ sahipleri) orada (cennette canlarının çektiği ve gözlerinin bakmaktan zevk aldığı) her türlü meyveyi (kesintiye uğramaktan ve yok olmaktan) emîn bir şekilde isterler."[99]
9. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﮃ ﮄ ﮅ ﮆ ﮇ ﮈ ﮉ ﮊ ﮋ ﮌ ﮍ ﮎ ﮏ ﮐ ﮑ ﮒ ﮓ ﮔ ﮕ ﮖ ﮗ ﮘ ﮙ ﮚ ﮛ ﮜﮙ)
[سورة الواقعة الآيات:27-33]
"Ashâb-ı yemîn (amel defterleri sağ taraflarından verilenler) ki ne mutlu o Ashâb-ı yemîne! Onların makamları ve mükâfâtları ne büyüktür! (Dikensiz) kiraz ağacı, meyveleri salkım salkım dizili muz ağaçları, (yok olmayan) sürekli gölgeler, şırıl şırıl akan sular, tükenmeyen, eksilmeyen ve (hiç kimse tarafından) yasaklanmayan sayısız meyveler içindedirler."[100]
10. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﮭ ﮮ ﮯ ﮰ ﮱ ﯓ ﯔ ﯕ ﯖ ﯗ ﯘ ﯙ ﯚ ﯛ ﯜ ﯝ) [سورة الحاقة الآيات:22-24]
"O, meyveleri (ayakta duran, oturan ve uzanmış olan herkesin elleriyle koparabilsecekleri şekilde) sarkmış olan (yeri ve makamı) yüksek bir cennettedir. (Cennetliklere şöyle denilir:) Geçmiş günlerde (dünyada iken) yapmış olduğunuz sâlih amellerinize karşılık olarak âfiyetle yiyin, için." [101]
11. Mâlik b. Sa'saa'nın -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet ettiği Mirac kıssasında Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( وَرُفِعَـتْ لــِي سِدْرَةُ المنْتَـهَى، فَإذَا نَبِقُهَا كَأَنَّهُ قِلاَلُ هَجَرَ، وَوَرَقُهَا كَـأَنَّــهُ آذَانُ الْفُيُولِ، فِي أَصْلِـهَا أَرْبَـعَةُ أَنْـهَارٍ: نَـهْرَانِ بَاطِنَانِ، وَنَـهْرَانِ ظَاهِرَانِ، فَسَألْتُ جِبْرِيلَ، فَقَالَ: أَمَّا الْبَاطِنَانِ فَفِي الْـجَنَّةِ، وَأَمَّا الظَّاهِرَانِ: النِّيلُ وَالْفُرَاتُ.)) [متفق عليه]
"Sonra Sidretül-Müntehâ'ya çıkarıldım (yaklaştırıldım). Bir de baktım ki (büyüklüğü, Medine yakınındaki) Hecer (beldesinin) testileri (cereleri) ve yaprakları fillerin kulakları gibi olan Sidre ağacının meyvesi ile Sidretül-Müntehâ'nın kökünden çıkan, ikisi içinden, ikisi de dışından akan dört ırmak gördüm. Cebrail'e:
- Bunlar nedir? diye sordum.
Bunun üzerine Cebrail -aleyhisselâm- şöyle cevap verdi:
- İçten akan iki ırmak, cennettedir. Dıştan akan iki ırmak ise, Nil ve Fırat'tır."[102]
12. Ebu Saîd el-Hudrî'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( إِنَّ فِي الْـجَنَّةِ لَشَجَرَةً يَسِيرُ الرَّاكِبُ الْـجَوَادَ أَو الْـمُضَمَّرَ السَّرِيعَ مائَةَ عَامٍ مَا يَـقْطَعُهَا.)) [متفق عليه]
"Şüphesiz cennette öyle bir ağaç vardır ki, bir süvâri, talimli veya süratli iyi cins bir at ile yüz sene (dallarının gölgesinde) yürüse, yine de onu bitiremez."[103]
13. Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( مَا فيِ الْـجَنَّةِ شَجَرَةٌ إلَّا وَسَاقُهَا مِنْ ذَهَبٍ.)) [أخرجه الترمذي]
"Cennette gövdesi altından olmayan hiçbir ağaç yoktur."[104]
· CENNET IRMAKLARININ ÖZELLİKLERİ:
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﮔ ﮕ ﮖ ﮗ ﮘ ﮙ ﮚ ﮛ ﮜ ﮝ ﮞ ﮟ ﮠ ﮡ ﮢ ﮣ) [سورة البروج الآية:11]
"Şüphesiz îmân edip güzel davranışlarda bulunanlara, (köşklerinin) altından ırmaklar akan cennetler vardır.İşte büyük kurtuluş, budur."[105]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﮆ ﮇ ﮈ ﮉ ﮊ ﮋ ﮌ ﮍ ﮎ ﮏ ﮐ ﮑ ﮒ ﮓ ﮔ ﮕ ﮖ ﮗ ﮘ ﮙ ﮚ ﮛ ﮜ ﮝ ﮞ ﮟ ﮠ ﮡ ﮢ ﮣ ﮤ ﮥ ﮦ ﮧ ﮨ ﮩﮪ...) [سورة محمد الآية:15]
"Takvâ sahiplerine (muttakîlere) vâdolunan cennetin özelliği şudur: İçerisinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Orada türlü türlü meyveler, onlar içindir. Rablerinden de bağışlanma vardır."[106]
3. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﭪ ﭫ ﭬ ﭭ ﭮ ﭯ ﭰ ﭱ ﭲ ﭳ ﭴ ﭵﮔ)
[سورة القمر الآيتان:54-55]
"Şüphesiz takvâ sahipleri (kıyâmet günü) büyük cennetlerde ve geniş ırmakların kenarlarında, son derece kuvvetli o hükümdarın, (hiçbir boş söz ve günahın olmayacağı) hak meclisinde her şeye gücü yeten hükümdar (olan Allah)'ın huzurunda yerlerini olacaklardır."[107]
4. Enes b. Mâlik'ten -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
((... بَيْنَمَـا أَنَا أَسِيرُ فِي الْـجَنَّةِ إذَا أَنَا بِنَـهَرٍ حَافَتَاهُ قِبَابُ الدُّرِّ الْـمُـجَوَّفِ، قُلْتُ: مَا هَذَا يَا جِبْرِيلُ؟ قَالَ: هَذَا الْكَوْثَرُ الَّذِي أَعْطَاكَ رَبُّكَ، فَإذَا طِيبُـهُ أَوْ طينُـهُ مِسْكٌ أَذْفَرُ.)) [أخرجه البخاري]
"Ben, cennette gezerken bir de baktım ki, iki yakası içi boş inciden kubbelerle dolu olan bir ırmağın yanındayım. Ben:
- Ey Cebrail bu nedir? diye sordum.
Cebrail:
- İşte bu, Rabbinin sana vermiş olduğu Kevser'dir, diye cevap verdi.
- Bunun üzerine bir de ne göreyim, Kevser'in kokusu veya toprağı, burcu burcu kokan misktir." [108]
5. Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( سَيْـحَانُ وَجَيْـحَانُ وَالفُرَاتُ وَالنِّيلُ،كُلٌّ مِنْ أَنْـهَارِ الجَنّةِ.)) [أخرجه مسلم]
"Seyhan, Ceyhan, Fırat ve Nil'in hepsi, cennet ırmaklarıdır."[109]
· CENNET PINARLARININ (KAYNAKLARININ) ÖZELLİKLERİ:
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﯕ ﯖ ﯗ ﯘ ﯙ ﯚ) [سورة الحجر الآية:45]
"Şüphesiz takvâ sahipleri (kıyâmet günü) cennetlerde ve pınarların başlarında olacaklardır."[110]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﰂ ﰃ ﰄ ﰅ ﰆ ﰇ ﰈ ﰉ ﰊ ﭑ ﭒ ﭓ ﭔ ﭕ ﭖ ﭗ ﭘ) [سورة الإنسان الآيتان:5-6]
"Şüphesiz iyi kimseler (doğruluk ve ibâdet ehli), kâfûr (suyu) karıştırılmış bir kâseden cennet şarabı içerler.Bu (kâfûr suyu karıştırılmış olan şarap), Allah'ın has kullarının içtikleri ve diledikleri gibi akıttıkları bir pınardır."[111]
3. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﯧ ﯨ ﯩ ﯪ ﯫ ﯬ ﯭ ﯮ ﯯ)[سورة المطففين الآيتان: 27-28]
"O şarabın karışımı, (cennette yüksek oluşundan dolayı) Tesnîm (diye bilinen pınardan)dır.O,Allah’a yakın olanların içecekleri bir pınardır."[112]
4. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﮂ ﮃ ﮄ ﮅ) [سورة الرحمن الآية: 50]
"Bu iki cennetin içinde akıp giden iki pınar vardır."[113]
5. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﯺ ﯻ ﯼ ﯽ) [سورة الرحمن الآية: 66]
" Bu iki cennetin içinde durmadan fışkıran iki pınar vardır."[114]
6. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﮭ ﮮ ﮯ ﮰ ﮱ ﯓ ﯔ ﯕ ﯖ ﯗ ﯘﯙ)
[سورة الإنسان الآية:17-18]
"Cennette onlara, bir kâseden, içerisine zencefil karıştırılmış olan cennet şarabı içirilir (ikram edilir). Bu şarap, (güven içinde içilmesi ve hazmı kolay olduğundan dolayı) Selsebil adı verilen bir pınardandır."[115]
· CENNETLİKLERİN KADINLARININ (EŞLERİNİN) ÖZELLİKLERİ:
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
( ﯣ ﯤ ﯥ ﯦ ﯧ ﯨ ﯩ ﯪ ﯫ ﯬ ﯭ ﯮ ﯯ ﯰ ﯱ ﯲ ﯳ ﯴ ﯵ ﯶ ﯷ) [سورة آل عمران الآية:15]
"(Allah'ın kendisini murakabe ettiğini bilen ve O'nun azabından korkan) takvâ sahipleri için Rableri nezdinde (köşkleri ve ağaçlarının) altından ırmaklar akan, orada ebedî olarak kalacakları cennetler, (hayız, nifas ve kötü ahlaktan uzak) tertemiz eşler ve hepsinin üstünde Allah’ın rızâsı vardır. Allah kullarının (bütün sırlarını) hakkıyla gören (ve onların hallerini hakkıyla bilen)dir."[116]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﮡ ﮢ ﮣ ﮤ ﮥ ﮦ ﮧ ﮨ ﮩ ﮪ ﮫ ﮬ ﮭ ﮮ ﮯ ﮰ ﮱ ﯓ ﯔ ﯕ ﯖ) [سورة الواقعة الآيات:35-40]
"Gerçekten biz, hûrileri (cennetliklerin eşlerini), apayrı bir biçimde (dünyadakinden farklı olarak noksansız bir şekilde) yarattık.Onları, bâkire kızlar, kocalarına âşık yaşıtlar kıldık. Onları ashâb-ı yemîn için yarattık. Bunların (ashâb-ı yemîn'in) birçoğu önceki ümmetlerden, birçoğu da sonraki ümmetlerdendir."[117]
3. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﰀ ﰁ ﰂ ﰃ ﰄ ﰅ ﰆ ﰇ ﮟ)
[سورة الصافات الآيتان: 48-49]
"Cennetliklerin yanlarında güzel bakışlarını onlara tahsis etmiş (kocalarından başkalarına bakmayan), iri gözlü eşler vardır. Onlar, el değmemiş saklı yumurta gibi bembeyazdır."[118]
4. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﭫ ﭬ ﭭ ﭮ ﭯ ﭰ ﭱ ﭲ ﭳ ﭴ ﭵﭽ)
[سورة الواقعة الآيات:22-24]
"(Cennetliklere, dünyada) yapmakta oldukları sâlih amellerine karşılık olarak, saklı inciler gibi iri gözlü hûriler vardır."[119]
5. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
( ﮦ ﮧ ﮨ ﮩ ﮪ ﮫ ﮬ ﮭ ﮮ ﮯ ﮰ ﮱ ﯓ ﯔ ﯕ ﯖ ﯗ ﯘ ﯙ) [سورة الرحمن الآيات:56-58]
"Oralarda (yatakların üzerinde) gözlerini yalnızca eşlerine çevirmiş güzel kadınlar vardır ki, bunlardan önce onlara ne bir insan, ne de bir cin dokunmuştur (onlarla ne bir insan, ne de bir cin cimâ etmiştir). O halde (ey cinler ve insanlar!) Rabbinizin nimetlerinden hangi birini yalanlarsınız. Onlar, (berraklık ve güzellikte) sanki yâkut ve mercandırlar."[120]
6. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
( ﭛ ﭜ ﭝ ﭞ ﭟ ﭠ ﭡ ﭢ ﭣ ﭤ ﭥ ﭦ ﭧ ﭨ ) [سورة الرحمن الآيات:70-72]
"O dört cennette güzel huylu ve güzel yüzlü eşler vardır. O halde (ey cinler ve insanlar!) Rabbinizin nimetlerinden hangi birini yalanlarsınız. Otağlar içinde eşlerine tahsis edilmiş huriler (göz bebekleri simsiyah, göz akı bembeyaz olan kadınlar) vardır."[121]
7. Enes b. Mâlik'ten -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( لَرَوْحَةٌ فِي سَبِيلِ اللهِ أَوْ غَدْوَةٌ خَيْرٌ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا، وَلَقَابُ قَوْسِ أَحَدِكُمْ مِنَ الْـجَنَّةِ أَوْ مَوْضِعُ قِيْـدٍ -يَـعْنِي سَوْطَهُ- خَيْرٌ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا، وَلَوْ أَنَّ امْرَأةً مِنْ أَهْلِ الْـجَنَّةِ اطَّلَعَتْ إلَى أَهْلِ الْأَرْضِ لَأَضَاءَتْ مَا بَيْنَـهُـمَـا، وَلَـمَلأَتْـهُ رِيـحاً، وَلَنَصِيفُهَا عَلَى رَأْسِهَا خَيْرٌ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا.)) [متفق عليه]
"Allah yolunda akşam veya sabah cihâd için yola çıkmak, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Sizden birinizin yayı veya kamçısı kadar cennetteki bir yer, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Şayet cennet ehlinden bir kadın, yeryüzü ehline görünecek olsaydı, yerle gök arasını aydınlatır ve onu güzel koku ile doldururdu. Cennet ehlinden bir kadının başındaki örtüsü, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır."[122]
8. Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( إِنَّ أَوَّلَ زُمْرَةٍ تَدْخُلُ الْـجَنَّةَ عَلَى صُورَةِ الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ، وَالَّتِي تَلِيهَا عَلَى أَضْوَاءِ كَوْكَبٍ دُرِّيٍّ فِي السَّمَـاءِ، لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ زَوْجَتَانِ اثْنَتَانِ، يُرَى مُخُّ سُوقِهِمَـا مِنْ وَرَاءِ اللَّحْمِ، وَمَا فِي الْـجَنَّةِ أَعْزَبُ. )) [متفق عليه]
"Cennete ilk girecek zümre, ayın on dördüncü gecesindeki dolunay sûretinde olacaktır. Onların peşinden girecek zümre ise, gökteki parlak yıldız sûretinde olacaktır. Onlardan her birisine (dünya kadınlarından) iki eş vardır. Onların bacaklarının iliği, etinin üzerinden görünür. Cennette bekâr yoktur."[123]
· CENNETİN GÜZEL KOKULARI:
Cennetin ıtırları ve güzel kokuları, cennetliklere, onların makamlarına ve derecelerine göre farklılık arzeder.
1. Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( إِنَّ أوَّلَ زُمْرَةٍ يَدْخُلُونَ الْـجَنَّةَ عَلَى صُورَةِ الْقَمَرِ لَيْلَةَ البَدْرِ، ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَـهُـمْ عَلَى أشَدِّ كَوْكَبٍ دُرِّيٍّ فِي السَّمَـاءِ إضَاءَةً، لَا يَبُولُونَ وَلا يَتَغَوَّطُونَ، وَلا يَتْفِلُونَ وَلا يَـمْتَـخِطُـونَ، أمْشَاطُهُـمُ الذَّهَـبُ، وَرَشْحُهُـمُ الْـمِسْـكُ، وَمَـجَامِرُهُـمُ الْأُلُـوَّةُ -الْألَنْجُوجُ، عُودُ الطِّيبِ- وَأزْوَاجُهُـمُ الْـحُورُ الْعِينُ، عَلَى خَلْقِ رَجُلٍ وَاحِدٍ، عَلَى صُورَةِ أَبِيهِـمْ آدَمَ، سِتُّونَ ذِرَاعًا فِي السَّمَـاءِ.)) [متفق عليه]
"Şüphesiz cennete ilk girecek zümre, ayın on dördüncü gecesindeki dolunay sûretinde olacaktır. Onların ardından girecek zümre ise, gökteki parlak yıldız sûretinde olacaktır. Onlar cennette işemezler, büyük abdestlerini gidermezler, tükürmezler ve de sümkürmezler. Oradaki tarakları, altındandır. Terlerinin kokusu, misktir. Buhurdanları (içinde buhur yakılan kapları)nın yakıtı, hint udu (buhuru)ndandır. Onların eşleri hûrîlerdir. Onların yaratılışları, bir erkeğin yaratılışı gibidir. Babaları Âdem -aleyhisselâm-'ın sûretinde göğe doğru altmış arşın boyundadır."[124]
2. Abdullah b. Amr'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( مَنْ قَتَلَ مُعَاهَداً لَـمْ يَرِحْ رَائِحَةَ الْـجَنَّةِ، وَإنَّ رِيـحَهَا يُوجَدُ مِنْ مَسِيرَةِ أَرْبَـعِينَ عَاماً.)) [أخرجه البخاري]
"Kim, haksız yere bir muâhedi (zimmet ehlinden anlaşmalı birisini) öldürürse, cennetin kokusunu koklayamaz. Oysa ki cennetin kokusu, kırk yıllık mesâfeden hissedilir."[125]
2. Başka bir rivâyette ise, hadisin sonunda şöyle buyurmuştur:
(( وَإِنَّ رِيـحَهَا لَيُوجَدُ مِنْ مَسِيرَةِ سَبْـعِينَ خَرِيفاً.)) [أخرجه الترمذي وابن ماجه]
"... Oysa ki cennetin kokusu, yetmiş yıllık mesâfeden hissedilir."[126]
· CENNETLİKLERİN HANIMLARININ ŞARKILARI:
Abdullah b. Ömer'den -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( إنَّ أَزْوَاجَ أَهْلِ الْـجَنَّةِ لَيُـغَنِّينَ أَزْوَاجَهُنَّ بِأَحْسَنِ أَصْوَاتٍ سَمِعَهَا أَحَدٌ قَطّ، إنّ مِـمَّـا يُـغَنِّينَ بِـهِ: نَحْنُ خَيرُ الْـحِسَانِ، أَزْوَاجُ قَوْمٍ كِرَامٍ، يَنْظُرْنَ بِقُرَّةِ أَعْيَانِ.
وَإنَّ مِـمَّـا يُـغَنِّينَ بِـهِ: نَحْنُ الْـخَالِدَاتُ فَلاَ يَـمُتْنَـهْ، نَحْنُ الْآمِنَاتُ فَلاَ يَـخَفْنَـهْ، نَحْنُ الْـمُقِيمَـاتُ فَلاَ يَظْعَنَّهْ.)) [أخرجه الطبراني في الأوسط]
"Şüphesiz cennetliklerin hanımları, hiç kimsenin asla işitmediği en güzel seslerle kocalarına şarkı söylerler. Onların söylediği şarkılardan bazıları şunlardır:
- Bizler, güzel huylu ve güzel yüzlü kadınlarız.
- Bizler, gözlerinin nuru ile bakan kıymetli bir topluluğun eşleriyiz.
Yine onların söylediği şarkılardan bazıları şunlardır:
- Bizler ebedîleriz, artık hiç ölmeyiz!
- Bizler emniyetteyiz, artık hiç korkmayız.
- Bizler, yerliyiz (mukîmizleriz), artık göç etmeyiz."[127]
· CENNETLİKLERİN EŞLERİYLE CİNSEL İLİŞKİYE GİRMELERİ:
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﭑ ﭒ ﭓ ﭔ ﭕ ﭖ ﭗ ﭘ ﭙ ﭚ ﭛ ﭜ ﭝ ﭞ ﭟ ﭠ) [سورة يس الآيتان:55-56]
"O gün cennetlikler,gerçekten her türlü nimetler içinde zevk sürerler. (Eşleriyle cinsel ilişkiye girerler.) Onlar ve eşleri gölgeliklerde süslü koltuklara yaslanırlar."[128]
2. Zeyd b. Erkam'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( إنَّ الرَّجُــلَ مِـنْ أَهْــلِ الْـجَنَّةِ لَيُـعْطَى قُوَّةَ مِائَـــةِ رَجُلٍ فِــــــي الْأَكْلِ وَالشُّــــــرْبِ وَالشَّهْــــــوَةِ وَالْـجِـمَـاعِ. فَـَقالَ رَجُلٌ مِنَ الْيَهُودِ: فَإِنَّ الَّذِي يَأْكُلُ وَيَشْـرَبُ تَكُـونُ لَـهُ الْـحَاجَـةُ. فـَــقَـــالَ رَسُولُ اللهِ ×: حَاجَةُ أَحَدِهِـمْ عَرَقٌ يَفِيضُ مِنْ جِلْدِهِ، فَإذَا بَطْنُـهُ قَدْ ضَمِرَ.)) [أخرجه الطبراني والدارمي]
"Şüphesiz cennetliklerden bir erkeğe yeme, içme, şehvet ve cinsel ilişkiye girme konularında tam yüz erkek gücü verilir.
Bunun üzerine yahudîlerden birisi:
- Yiyen ve içen kimsenin (tuvâlete çıkmak gibi) bir ihtiyacı olur. (Bu ihtiyacını nasıl giderir?) dedi.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
- Onlardan (cennetliklerden) birisinin ihtiyacı, teninden ter şeklinde çıktıktan sonra karnı hemen zayıflar."[129]
3. Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
(( قِيلَ: يَا رَسُولَ اللهِ! هَلْ نَصِلُ إِلَى نِسَائِنَا فِي الْـجَنَّةِ؟ فَقَالَ: إِنَّ الرَّجُلَ لَيَصِلُ فِي الْيَوْمِ إِلَى مِائَةِ عَذْرَاءَ. )) [ أخرجه الطبراني في الأوسط وأبو نعيم في صفة الجنة ]
"Ey Allah'ın elçisi!Cennette kadınlarımızla (eşlerimizle) cinsel ilişkiye girecek miyiz? diye sordular.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
- Şüphesiz bir erkek, (cennette) bir günde yüz bâkire kızla cinsel ilişkiye girecektir."[130]
· CENNETTE ÇOCUK İHTİYACI:
Ebu Saîd el-Hudrî'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( اَلْـمُؤْمِنُ إذَا اشْتَـهَى الْوَلَدَ فِي الْـجَنَّةِ كَانَ حَـمْلُـهُ وَوَضْعُهُ وَسِنُّهُ فِي سَاعَةٍ كَمَـا يَشْتَـهِي.)) [أخرجه أحمد والترمذي]
"Mü'min cennette çocuk arzu ettiği zaman; onun (çocuğun annesinin karnındaki) hâmileliği, doğması ve yaşının kemâle ermesi (ki o yaş da otuzdur), (erkek veya kız çocuk) arzu ettiği gibi bir anda olur."[131]
· CENNETLİKLERİN NİMETLERİNİN SÜREKLİ OLUŞU:
Cennetlikler cennete girdikleri zaman, melekler onları karşılar ve onları, cennetteki nimetler içerisinde ve kalıcı olmak gibi, hiç kimsenin onun gibisini işitmediği bir müjdeyle müjdelerler.
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
( ﭒ ﭓ ﭔ ﭕ ﭖ ﭗ ﭘ ﭙ ﭚ ﭛ ﭜ ﭝ ﭞ ﭟ ﭠ ﭡ ﭢ ﭣ ﭤ ﭥ ﭦ ﭧ ﭨ ﭩ) [سورة الرعد الآية:35]
"Takvâ sahiplerine (muttakîlere) vâdolunan cennetin özelliği şudur: (Ağaçları ve saraylarının) altından ırmaklar akar. Meyveleri gibi gölgeleri de devamlıdır (kesintiye uğramaz). İşte bu (mükâfât), (Allah'tan gereği gibi) korkanların sonudur. Kâfirlerin sonu ise, ateştir."[132]
2. Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( يُنَادِي مُنَادٍ: إنَّ لَكُمْ أَنْ تَصِحُّوا فَلاَ تَسْقَمُوا أَبَداً، وَإِنَّ لَكُمْ أَنْ تَـحْيَوْا فَلاَ تَـمُوتُوا أَبَداً، وَإِنَّ لَكُمْ أَنْ تَشِبُّوا فَلاَ تَـهْرَمُوا أَبَداً، وَإِنَّ لَكُمْ أَنْ تَنْعَمُوا فَلاَ تَبْأَسُوا أَبَداً، فَذَلِكَ قَوْلُهُ عَزَّ وَ جَلَّ: (ﰂ ﰃ ﰄ ﰅ ﰆ ﰇ ﰈ ﰉ)))
[أخرجه مسلم]
"Cennette (cennetliklere) bir münâdi çağrıda bulunarak şöyle seslenir: Sizler dâima sıhhatli olacaksınız,asla hastalanmayacaksınız.Sizler dâima yaşayacaksınız, asla ölmeyeceksiniz.Sizler dâima gençler olarak kalacaksınız,asla yaşlanmayacak-sınız (ihtiyarlamayacaksınız).Nimetler içerisinde (müreffeh bir hayat) yaşayacak-sınız. Asla sıkıntı ve yokluk çekmeyeceksiniz.Nitekim bunu doğrulayan Allah -azze ve celle-'nin şu sözüdür:
'Onlara: (Dünyada) yapmış olduğunuz sâlih amellerinize karşılık olarak ona vâris kılındığınız cennet işte budur! diye seslenilir."[133]
C3. Câbir'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
(( قِيلَ ياَ رَسُولَ اللهِ! هَلْ يَنَامُ أَهْلُ الْـجَنَّةِ؟ قَالَ:لاَ، النَّوْمُ أَخُو الْـمَوْتِ.))
[أخرجه البزار وصححه الألباني في سلسلة الأحاديث الصحيحة]
'Ey Allah'ın elçisi! Cennetlikler (cennette) uyurlar mı? denildi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
- Hayır, uyumazlar. Çünkü uyku ölümün kardeşidir."[134]
· CENNETİN DERECELERİ:
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﭿ ﮀ ﮁ ﮂ ﮃ ﮄ ﮅ ﮆ ﮇ ﮈ ﮉ ﮊ ﮋ)
[سورة الإسراء الآية:21]
"(Ey Peygamber!) Biz, onların kimini kiminden (dünyada rızık ve amel konusunda) nasıl üstün kıldığımıza bir bak! Âhiret ise, (mü'minler için) derece ve üstünlük farkları bakımından daha büyüktür."[135]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﰆ ﰇ ﰈ ﰉ ﰊ ﰋ ﰌ ﰍ ﰎ ﰏﰐ ﰑ ﰒ ﰓ ﰔ ﰕ ﰖ ﰗ ﰘ ﰙ ﰚ ﰛ ﰜ ﰝ ﰞ) [سورة طه الآيتان:75-76]
"Her kim de güzel davranışlarda bulunmuş, bir mü'min olarak O'nun (Rabbinin) huzuruna gelirse, pek yüksek dereceler işte onlar içindir. İçinde ebedî olarak kalacakları, (ağaçlarının) altından ırmaklar akan Adn cennetleri. İşte bu (kalıcı nimetler, nefisleri her türlü) kötülüklerden arınanların mükâfatıdır."[136]
3. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﯖ ﯗ ﯘ ﯙ ﯚ ﯛ ﯜ ﯝ ﯞﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥ ﯦ ﯧ) [سورة الواقعة الآيات:10-14]
"(Dünyada) hayırda önde olanlar, (âhirette derecelerde) önde olurlar.İşte onlar, Allah’a yakın olanlardır.(Rableri onları) Naîm cennetlerine girdirecektir. Onların çoğu önceki ümmetlerden (ve bu ümmetin başından), birazı da sonrakilerden (bu ümmetinden sonundandır)."[137]
4. Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( مَنْ آمَنَ بِاللهِ وَرَسُولِـهِ، وَأقَامَ الصَّلاَةَ، وَصَامَ رَمَضَانَ، كَانَ حَقّاً عَلَى اللهِ أنْ يُدْخِلَـهُ الْـجَنَّةَ، جَاهَدَ فِي سَبِيلِ اللهِ أوْ جَلَسَ فِي أَرْضِهِ الَّتِي وُلِدَ فِيهَا. قَالُوا يَا رَسُولَ اللهِ! أفَلاَ نُبَشِّرُ النَّاسَ بِذَلِكَ؟ قَالَ: إنَّ فِي الْـجَنَّةِ مِائَةَ دَرَجَةٍ، أَعَدَّهَا اللهُ لِلْـمُـجَاهِدِينَ فِي سَبِيلِـهِ، كُلُّ دَرَجَتَيْنِ مَا بَيْنَـهُـمَا كَمَا بَيْنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ، فَإذَا سَألْتُـمُ اللهَ فَسَلُوهُ الفِرْدَوْسَ، فَإنَّهُ أوْسَطُ الْـجَنَّةِ، ، وَأَعْلَى الْـجَنَّةِ، أَرَاهُ قَالَ: وَفَوْقَهُ عَرْشُ الرَّحْـمَنِ، وَمِنْـهُ تَفَجَّرُ أَنْـهَارُ الْـجَنَّةِ.)) [أخرجه البخاري]
"Kim, Allah'a ve rasûlüne îmân eder, namazı dosdoğru kılar ve Ramazan orucunu tutarsa, onu cennete girdirmesi Allah'ın üzerine bir haktır. Bu kimse, ister Allah yolunda cihad etsin, isterse doğduğu yer olan evinde otursun, ecirden mahrum kalmaz.
(Sahâbe):
- Ey Allah'ın elçisi! (Bu müjde ile sevinmeleri için) bunu insanlara müjdeleyelim mi? diye sordular.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
- Şüphesiz cennette yüz derece vardır. Allah, onları kendisinin yolunda savaşan mücâhitler için hazırlamıştır. Her iki derecenin arasındaki mesafe, yer ile gök arası kadardır. Allah'tan istediğiniz zaman, Firdevs'i isteyin. Çünkü orası, cennetin ortası ve en yüksek yeridir (en fazîletli, en geniş ve en iyi yeridir).
Ebu Hureyre -Allah ondan râzı olsun- dedi ki:
- Zannedersem Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şunu da söyledi: Onun üstünde Rahmân'ın Arş'ı vardır. Cennetin ırmakları işte oradan fışkırır."[138]
· MÜ'MİNİN NESLİ, AMEL BAKIMINDAN KENDİSİNDEN DAHA AŞAĞIDA OLSA BİLE CENNETTE KENDİSİNİN DERECESİNE YÜKSELTİLİR :
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﮅ ﮆ ﮇ ﮈ ﮉ ﮊ ﮋ ﮌ ﮍ ﮎ ﮏ ﮐ ﮑ ﮒ ﮓ ﮔ ﮕ ﮖ ﮗ ﮘ ﮙ) [سورة الطور الآية:21]
"Îmân eden ve soylarından gelenler de, îmânda kendilerine uyanlar (var ya!) işte biz, onların nesillerini de kendilerine (babalarının ameline ulaşamasalar bile onları cennette onlarla aynı makama) katarız. Biz, onların amellerden hiçbir şeyi eksiltmeyiz.Her insan, kazandığı ameli ile rehindir.(Başkasının günahını üstlenmez)."[139]
· CENNETİN GÖLGELİKLERİNİN ÖZELLİKLERİ:
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﮠ ﮡ ﮢ ﮣ ﮤ ﮥ ﮦ ﮧ ﮨ ﮩ ﮪ ﮫ ﮬ ﮭ ﮮ ﮯ ﮰ ﮱ ﯓ ﯔ ﯕ ﯖ ﯗ) [سورة النساء الآية: 57]
"Îmân eden ve güzel davranışlarda bulunanları, içinde ebedî olarak kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennetlere girdiririz. Orada onlar için tertemiz eşler vardır ve onları (cennette) yoğun (ve uzun) bir gölgeyle gölgelendiririz."[140]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﮃ ﮄ ﮅ ﮆ ﮇ ﮈ ﮉ ﮊ ﮋ ﮌ ﮍ ﮎ ﮏ ﮐ ﮑ ﮒ ) [سورة الواقعة الآيات:27-33]
"Ashâb-ı yemîn (amel defterleri sağ taraflarından verilenler) ki ne mutlu o Ashâb-ı yemîne! Onların makamları ve mükâfâtları ne büyüktür! Onlar, (dikensiz) kiraz ağacı, meyveleri salkım salkım dizili muz ağaçları ve (yok olmayan) sürekli gölgeler içindedirler."[141]
3. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﮋ ﮌ ﮍ ﮎ ﮏ ﮐ ﮑ ﮒ ﮓ ﮔ ﮕ ﮖ ﮗ ﮘ ﮙ ﮚ ﮛ ﮜ ﮝ) [سورة الإنسان الآيتان:13-14]
"O cennetlikler,orada süslü koltuklara yaslanırlar.Orada ne güneşin sıcaklığını, ne de dondurucu soğuğu görürler.Cennet ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkar ve meyveleri devşirmeleri onlara pek kolay kılınır."[142]
4. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
( ﭒ ﭓ ﭔ ﭕ ﭖ ﭗ ﭘ ﭙ ﭚ ﭛ ﭜ ﭝ ﭞ ﭟ ﭠ ﭡ ﭢ ﭣ ﭤ ﭥ ﭦ ﭧ ﭨ ﭩ) [سورة الرعد الآية:35]
"Takvâ sahiplerine (muttakîlere) vâdolunan cennetin özelliği şudur: (Ağaçları ve saraylarının) altından ırmaklar akar. Meyveleri gibi gölgeleri de devamlıdır (kesintiye uğramaz). İşte bu (mükâfât), (Allah'tan gereği gibi) korkanların sonudur. Kâfirlerin sonu ise, ateştir."[143]
· CENNETİN YÜKSEKLİĞİ VE GENİŞLİĞİ:
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﮇ ﮈ ﮉ ﮊ ﮋ ﮌ ﮍ ﮎ ﮏ ﮐ ﮑ ﮒ ﮓ ﮔ ﮕ ﮖ)
[سورة الغاشية الآيات:8-11]
"O gün birtakım yüzler de vardır mutludurlar. (Dünyada) emeklerinin karşılığını almaktan dolayı hoşnutturlar. Yüksek bir cennettedirler. Orada boş bir söz bile işitmezler."[144]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
( ﭒ ﭓ ﭔ ﭕ ﭖ ﭗ ﭘ ﭙ ﭚ ﭛ ﭜ ﭝ) [سورة آل عمران الآية:133]
"(Allah'a ve Rasûlüne itaat ederek) Rabbiniz tarafından verilecek bir mağfirete ve genişliği göklerle yer kadar olup müttakiler için hazırlanmış olan bir cennete (girmek için) yarışırcasına koşuşun!" [145]
3. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﮓ ﮔ ﮕ ﮖ ﮗ ﮘ ﮙ ﮚ ﮛ ﮜ ﮝ ﮞ ﮟ ﮠ ﮡ ﮢ ﮣ ﮤ ﮥ ﮦ ﮧ ﮨ ﮩ ﮪ ﮫ ﮬ ﮭ ﮮ)
[سورة الحديد الآية:21]
"Rabbiniz tarafından verilecek bir mağfirete ve genişliği gökle yerin genişliği kadar olup Allah’a ve O'nun elçilerine îmân edenler için hazırlanmış olan bir cennete (girmek için) yarışın. İşte bu, Allah’ın dilediği kimseye verdiği lütfudur. Allah büyük lütuf sahibidir."[146]
· CENNETİN EN YÜKSEK MAKAMI:
Abdullah b. Amr b. el-Âs'tan -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
"Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'i şöyle buyururken işittim"
(( إذَا سَمِعْتُـمُ الْـمُؤَذِّنَ فَقُولُوا مِثْلَ مَا يَـقُولُ، ثُمَّ صَلُّوا عَلَيَّ، فَإنَّهُ مَنْ صَلَّى عَلَيَّ صَلاةً، صَلَّى اللهُ عَلَيهِ بِـهَا عَشْراً، ثُمَّ سَلُوا اللهَ لِيَ الْوَسِيلَةَ، فَإنَّهَا مَنْزِلَةٌ فِي الْـجَنَّةِ، لا تَنْبَـغِي إلَّا لِعَبْدٍ مِنْ عِبَادِ اللهِ، وَأَرْجُو أَنْ أَكُونَ أَنَا هُوَ، فَمَنْ سَأَلَ لِيَ الْوَسِيلَةَ حَلَّتْ لَـهُ الشَّفَاعَةُ.)) [أخرجه مسلم]
"Müezzini (ezân okurken) işittiğinizde, onun dediği gibi söyleyin (onun söylediklerini tekrar edin). Sonra bana salâtta bulunun. Zirâ kim, bana bir salâtta bulunursa, Allah Teâlâ da ona on salâtta bulunur (o bir salâta karşılık olarak ona on rahmet verir). Sonra Allah Teâlâ'dan benim için Vesîle'yi isteyin. Çünkü Vesîle, cennette bir makamdır (cennetin en yükske makamıdır).O makam da Allah'ın kullarından sadece birisine lâyıktır (ondan başkasına olmaz). O kulun da ben olmasını ümit ederim. Bu sebeple kim benim için Allah'tan Vesîle'yi dilerse, şefaat ona vâcip olur (veya o şefaate nâil olur)."[147]
· CENNETLİKLER İÇERİSİNDE EN YÜKSEK MAKAMA SAHİP OLAN KİMSE İLE EN DÜŞÜK MAKAMA SAHİP OLAN KİMSE:
Muğîre b. Şu'be'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( سَأَلَ مُوسَى رَبَّهُ: مَا أَدْنَى أَهْلِ الْـجَنَّةِ مَنْزِلَةً؟ قَالَ: هُوَ رَجُلٌ يَـجِيءُ بَـعْدَ مَا أُدْخِلَ أَهْلُ الْـجَنَّةِ الْـجَنَّةَ فَيُـقَالُ لَـهُ: ادْخُلِ الْـجَنَّةَ، فَيَـقُولُ: أَيْ رَبِّ كَيْفَ وَقَدْ نَزَلَ النَّاسُ مَنَازِلَـهُـمْ وَأَخَذُوا أَخَذَاتِـهِـمْ؟ فَيُـقَالُ لَـهُ: أَتَرْضَى أَنْ يَكُونَ لَكَ مِثْلُ مُلْكِ مَلِكٍ مِن مُلُوكِ الدُّنْيَا؟ فَيَـقُولُ: رَضِيْتُ رَبِّ، فَيَـقُولُ: لَكَ ذَلِكَ وَمِثْلُـهُ، وَمِثْلُـهُ، وَمِثْلُـهُ، وَمِثْلُـهُ، فَقَالَ فِي الْـخَامِسَةِ: رَضِيتُ رَبِّ، فَيَـقُولُ: هَذَا لَكَ وَعَشَرَةُ أَمْثَالِـهِ، وَلَكَ مَا اشْتَـهَتْ نَفْسُكَ، وَلَذَّتْ عَيْنُكَ، فَيَـقُولُ: رَضِيْتُ رَبِّ. قَالَ: رَبِّ فَأَعْلاَهُـمْ مَنْزِلَةً؟ قَالَ: أَوْلَئِكَ الَّذِينَ أَرَدْتُ، غَرَسْتُ كَرَامَتَـهُـمْ بِيَدِي، وَخَتَـمْتُ عَلَيهَا، فَلَـمْ تَرَ عَيْنٌ، وَلَـمْ تَسْمَعْ أُذُنٌ، وَلَـمْ يَـخْطُرْ عَلَى قَلْبِ بَشَرٍ. قَالَ: وَمِصْدَاقُهُ فيِ كِتَابِ اللهِ عَزَّ وَجَلَّ: (ﮠ ﮡ ﮢ ﮣ ﮤ ﮥ ﮦ ﮧ ﮨ ﮩ ﮪ ﮫ ﮬ ﮭ )))
[أخرجه مسلم]
"Musa -aleyhisselâm- Rabbine şöyle sordu:
- Makam ve derece bakımından cennetliklerin en düşüğü nasıldır?
Rab Teâlâ buyurdu ki:
- O, cennetlikler cennete girdirildikten sonra gelecek olan kimsedir ki kendisine:
- Cennete gir! denilir.
Bunun üzerine o şöyle der:
- Ey Rabbim! Nasıl gireyim.İnsanlar yerlerine yerleşip makamlarını tuttular! der.
- Ona şöyle denilir:
- Sana dünya krallarından birinin mülkü kadar mülk verilmesine râzı olur mısın?
O şöyle der:
- Râzı oldum, Rabbim!.
Rab Teâlâ şöyle buyurur:
- O ve onun misli, onun misli, onun misli, onun misli de senindir.
Beşincisinde o şöyle der:
- Ey Rabbim! Râzı oldum!.
Rab Teâlâ şöyle buyurur:
- Bu ve bunun on misli daha senindir. Ayrıca canının çektiği ve gözünün bakmaktan zevk aldığı, her şey senindir.
O şöyle der:
- Râzı oldum, Rabbim!.
(Musa sormaya devam eder):
- Rabbim! Peki derecesi en yüksek olan nasıldır?
- İşte onları ben seçip üstlendim. Onların keramet fidanlarını kendi elimle ben diktim ve üzerlerine mühür vurdum. Onlara hazırladığımı, ne bir göz görmüş, ne bir kulak işitmiş, ne de bir insanın kalbine gelmiştir.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
Bunu doğrulayan, Allah-azze ve celle-'nin kitabındaki şu sözdür:
'(Mü'minlerin) yaptıklarına (sâlih amellerine) karşılık olarak, onlar için (gözlerin hoşnut olacağı ve gönüllerin huzur bulacağı) ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez."[148]
Makam ve derece bakımından cennetliklerin en düşüğünün beyanı hakkındaki başka bir rivâyet şöyledir:
((... فَإنَّ لَكَ مِثْلَ الدُّنْيَا وَعَشَرَةَ أَمْثَالِـهَا.)) [متفق عليه]
"Şüphesiz dünya ve onun on katı kadarı senindir."[149]
· CENNETLİKLERİN SAHİP OLACAKLARI EN BÜYÜK NİMET:
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﮭ ﮮ ﮯ ﮰ ﮱ ﯓ ﯔ ﯕ ﯖ ﯗ ﯘ ﯙ ﯚ ﯛ ﯜ ﯝ ﯞ ﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥ ﯦ ﯧ ﯨ) [سورة التوبة الآية:72]
"Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara, içinde ebedî kalmak üzere, altlarından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vâdetti.Allah’ın rızâsı ise, hepsinden (içinde bulundukları bütün bu nimetlerden) daha büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur."[150]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﭙ ﭚ ﭛ ﭜ ﭝ ﭞ ﭟ ﭠ) [سورة القيامة الآيتان:22-23]
"Yüzler vardır ki, o gün (kıyâmet günü) ışıl ışıl parıldayacaktır. Rablerine (zevk alarak doya doya) bakacaklardır."[151]
3. Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
(( أَنَّ نَاساً قَالُوا لِرَسُولِ اللهِ ×: يَا رَسُولَ اللهِ! هَلْ نَرَى رَبَّنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللهِ ×: هَلْ تُضَارُّونَ فِي رُؤْيَةِ الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ؟ قَالُوا: لاَ يَا رَسُولَ اللهِ! قَالَ: هَلْ تُضَارُّونَ فِي الشَّمْسِ لَيْسَ دُونَـهَا سَحَابٌ؟ قَالُوا:لاَ يَا رَسُولَ اللهِ! قَالَ:فَإنَّكُمْ تَرَوْنَـهُ كَذَلِكَ.)) [متفق عليه]
"BazI kimseler, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e gelerek şöyle dediler:
- Ey Allah'ın elçisi! Bizler, kıyâmet günü Rabbimizi görecek miyiz?
Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Sizler, bulutsuz dolunaylı gecede hilali görmek için birbirinizi itişip kakışıyor musunuz? diye sordu
Onlar:
- Hayır, ey Allah'ın elçisi! diye cevap verdiler.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Sizler, bulutsuz bir günde güneşi görmek için birbirinizi itişip kakışıyor musunuz? diye tekrar sordu.
Onlar:
- Hayır, ey Allah'ın elçisi! diye cevap verdiler.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
- Şüphesiz sizler, (tıpkı güneş ve hilali görmek için birbirinizi itişip-kakışmadığınız gibi) Rabbinizi de öyle göreceksiniz."[152]
4. Suhayb'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( إذَا دَخَلَ أَهْلُ الْـجَنَّةِ الْـجَنَّةَ، قَالَ: يَـقُولُ اللهُ تَـبَارَكَ وَتَعَالَى: تُرِيدُونَ شَيْئاً أَزِيدُكُمْ؟ فَيَـقُولُونَ: أَلَـمْ تُبَيِّضْ وُجُوهَنَا؟ أَلَـمْ تُدْخِلْنَا الْـجَنَّةَ، وَتُنَجِّنَا مِنَ النَّارِ؟ قَالَ: فَيَكْشِفُ الْـحِجَابَ، فَمَـا أُعْطُوا شَيْئاً أَحَبَّ إلَيْـهِـمْ مِنَ النَّظَرِ إلَى رَبِّهِـمْ عَزَّ وَجَلَّ.)) [أخرجه مسلم]
"Cennetlikler, cennete girdikleri zaman Allah Tebâreke ve Teâlâ onlara şöyle buyurur:
- Ben size bundan daha fazlasını vereyim mi? der.
- Onlar:
- Sen bizim yüzlerimizi ak etmedin mi? Sen bizi cennete koymadın mı? Sen bizi cehennemden kurtarmadın mı? (Bu verdiklerinden daha üstün ne olabilir?) derler.
Bunun üzerine Allah Teâlâ hicabı kaldırır. Artık onlara Rableri -azze ve celle-'ye bakmaktan daha sevimli bir şey verilmiş olmayacaktır." [153]
· CENNET NİMETLERİNİN (ÖZELLİKLERİ):
Bunlar, cennetin vasıfları ve cennetteki kalıcı nimetlerin şekileridir. Allah Teâlâ bizi, sizi ve bütün müslümanları bu nimetlere lâyık olanlardan kılsın. Şüphesiz ki çok cömert ve karşılıksız verendir.
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﮭ ﮮ ﮯ ﮰ ﮱ ﯓ ﯔ ﯕ ﯖ ﯗ ﯘ ﯙ ﯚ ﯛ ﯜ ﯝﯞ ﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥ ﯦ ﯧ ﯨ ﯩ ﯪ ﯫ ﯬ ﯭ ﯮ ﯯ ﯰ ﯱ ﯲ ﯳ ﯴ ﯵ ﯶ ﯷ ﯸ ﯹ ﯺ)[سورة الزخرف الآيات:69-73]
"Âyetlerimize îmân eden ve müslüman olanlara (kalpleri ve organlarıyla Allah'ın emrine teslim kullarımıza gelince, onlara şöyle denilir:) Siz ve sizin gibi olan mü'minler, ağırlanmış olarak ve neşe içerisinde cennete girin. Onların etrafında altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Orada canlarının çektiği ve gözlerinin (bakmaktan) zevk aldığı her şey vardır.Ve onlara şöyle denilir:Siz,orada ebedî kalıcısınız,işte yaptıklarınıza (sâlih amellerinize) karşılık size miras olarak verilen cennet budur. Orada sizin için bol bol meyveler vardır, onlardan yersiniz."[154]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﮖ ﮗ ﮘ ﮙ ﮚ ﮛ ﮜ ﮝ ﮞ ﮟ ﮠ ﮡ ﮢ ﮣ ﮤ ﮥ ﮦ ﮧ ﮨ ﮩﮪ ﮫ ﮬ ﮭ ﮮ ﮯ ﮰ ﮱ ﯓ ﯔ ﯕ ﯖ ﯗ ﯘ ﯙ ﯚ ﯛ ﯜ ﯝ) [سورة الدخان الآيات:51-56]
"Takvâ sahipleri, gerçekten (her türlü âfet ve hüzünden) emîn bir makamdadırlar. Bahçelerde ve (akan) pınar başlarındadırlar. İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyerek karşılıklı olarak otururlar. (Bu takvâ sahiplerine âhirette cennetlere girdirmek, ince ipekten ve parlak atlastan elbiseler giydirmek sûretiyle) verdiğimiz nimetlerin yanısıra, onları iri gözlü güzel kadınlarla (hurîlerle) evlendiririz. Orada (canlarının çektiği ve gözlerinin bakmaktan zevk aldığı) her türlü meyveyi (kesintiye uğramak-tan ve yok olmaktan) emîn bir şekilde isterler. (Onlar dünyada) tatmış oldukları ilk ölümden başka ölüm tatmazlar ve Allah onları cehennem azabından korumuştur."[155]
3. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﮅ ﮆ ﮇ ﮈ ﮉ ﮊ ﮋ ﮌ ﮍ ﮎ ﮏ ﮐ ﮑ ﮒ ﮓ ﮔ ﮕ ﮖ ﮗ ﮘ ﮙ ﮚ ﮛ ﮜ ﮝ ﮞ ﮟ ﮠ ﮡ ﮢ ﮣ ﮤ ﮥ ﮦ ﮧ ﮨ ﮩ ﮪ ﮫ ﮬ ﮭ ﮮ ﮯ ﮰ ﮱ ﯓ ﯔ ﯕ ﯖ ﯗ ﯘ ﯙ ﯚ ﯛ ﯜ ﯝ ﯞ ﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥ ﯦ ﯧ ﯨ ﯩ ﯪ ﯫ ﯬ ﯭ ﯮ ﯯ ﯰ ﯱ ﯲ ﯳ ﯴ ﯵ ﯶ ﯷ ﯸ ﯹ ﯺ ﯻ ﯼ ﯽ ﯾ ﯿ ﰀ ﰁ ﰂ ﰃ ﰄ)[سورة الإنسان الآيات:12-22]
"(Dünyada Allah'a itaatte) sabretmelerine karşılık onlara cennet verilir ve (cennetteki yumuşak) ipekten giydirilir. Onlar, orada süslü koltuklara yaslanırlar. Orada ne güneşin sıcaklığını, ne de dondurucu soğuğu görürler.Cennet ağaçlarının gölgeleri onların üzerine sarkar ve meyveleri devşirmeleri pek kolay kılınır.Onların etrafında gümüş kaplar ve cam kadehler dolaştırılır.Gümüşten cam bardakları, cennetliklerin içecek-lerini, iştahları ölçüsünce (cennetliklere sâkilik yapanlar) tayin ederler. Cennette onlara, bir kâseden, içerisine zencefil karıştırılmış olan cennet şarabı içirilir (ikram edilir). Bu şarap, (güven içinde içilmesi ve hazmı kolay olduğundan dolayı) Selsebil adı verilen bir pınardandır.Onların etrafında (onlara hizmet etmek için) ölümsüz gençler dolaşır. O gençleri gördüğünde (güzelliklerinden ve yüzlerinin parlaklığından dolayı) etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın.Orada ne tarafa bakarsan bak, (anlatılamayacak kadar) nimetler ve (sonsuz) büyük bir mülk görürsün. Onların üzerlerinde ince ve kalın yeşil renkli ipeklerden elbiseler vardır. Gümüş bilezikler takınırlar. Rableri onlara tertemiz bir şarap içirir. (Onlara şöyle denilir:) Bu, sizin için (sâlih amellerinize karşılık hazırlanan) bir mükâfattır. Sizin (dünyadaki) ameliniz, (Allah katında) râzı olunan ve kabul gören bir çalışma idi."[156]
4. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﯖ ﯗ ﯘ ﯙ ﯚ ﯛ ﯜ ﯝ ﯞ ﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥ ﯦ ﯧ ﯨ ﯩ ﯪ ﯫ ﯬ ﯭ ﯮ ﯯ ﭑ ﭒ ﭓ ﭔ ﭕ ﭖ ﭗ ﭘ ﭙ ﭚ ﭛ ﭜ ﭝ ﭞ ﭟ ﭠ ﭡ ﭢ ﭣ ﭤ ﭥ ﭦ ﭧ ﭨ ﭩ ﭪ ﭫ ﭬ ﭭ ﭮ ﭯ ﭰ ﭱ ﭲ ﭳ ﭴ ﭵ ﭶ ﭷ ﭸ ﭹ ﭺ ﭻ ﭼ ﭽ ﭾ ﭿ ﮀ ﮁ ﮂ) [سورة الواقعة الآيات:10-26]
"(Dünyada) hayırda önde olanlar, (âhirette derecelerde) önde olurlar.İşte onlar, Allah’a yakın olanlardır.(Rableri onları) Naîm cennetlerine girdirecektir.Onların çoğu önceki ümmetlerden (ve bu ümmetin başından), birazı da sonrakilerden (bu ümmetinden sonundandır). Onlar, altınlarla işlenmiş tahtlara yaslanarak karşılıklı otururlar. Onların etrafında (onlara hizmet etmek için) cennet şarabından dolu kadehler, sürahiler (ibrikler) ve kâselerle, ölümsüz (yaşlanmayan ve ölmeyen) gençler dolaşırlar.O şaraptan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir. (Onların etrafında hizmet eden ölümsüz gençler) seçip beğendikleri meyveleri ve canlarının çektiği kuş etlerini onlara takdim ederler. Onlara (dünyada) yapmakta oldukları sâlih amellerine karşılık olarak, saklı inciler gibi iri gözlü hûriler vardır.Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.Onlar, bu kusurlardan uzak söz işitirler ve birbirlerine selâm verirler."[157]
5. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﮃ ﮄ ﮅ ﮆ ﮇ ﮈ ﮉ ﮊ ﮋ ﮌ ﮍ ﮎ ﮏ ﮐ ﮑ ﮒ ﮓ ﮔ ﮕ ﮖ ﮗ ﮘ ﮙ ﮚ ﮛ ﮜﮙ ﮞ ﮟ ﮠ ﮡ ﮢ ﮣ ﮤ ﮥ ﮦ ﮧ ﮨ ﮩ ﮪ ﮫ ﮬ ﮭ ﮮ ﮯ ﮰ ﮱ ﯓ ﯔ ﯕ ﯖ)[سورة الواقعة الآيات:27-40]
"Ashâb-ı yemîn (amel defterleri sağ taraflarından verilenler) ki ne mutlu o Ashâb-ı yemîne! Onların makamları ve mükâfâtları ne büyüktür! (Dikensiz) kiraz ağacı, meyveleri salkım salkım dizili muz ağaçları, (yok olmayan) sürekli gölgeler, şırıl şırıl akan sular, tükenmeyen, eksilmeyen ve (hiç kimse tarafından) yasaklanmayan sayısız meyveler içindedirler. Ve kabartılmış döşekler üstündedirler.Gerçekten biz, hûrileri (cennetliklerin eşlerini), apayrı bir biçimde (dünyadakinden farklı olarak noksansız bir şekilde) yarattık.Onları, bâkire kızlar, kocalarına âşık yaşıtlar kıldık. Onları ashâb-ı yemîn için yarattık. Bunların birçoğu önceki ümmetlerden, birçoğu da sonraki ümmetlerdendir."[158]
6. Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( قَالَ اللهُ عَزّ وَجَلَّ: أَعْدَدْتُّ لِعِبَادِيَ الصَّالِـحِينَ: مَا لاَ عَيْنٌ رَأَتْ، وَلاَ أُذُنٌ سَمِعَتْ، وَلاَ خَطَرَ عَلَى قَلْبِ بَشَرٍ. مِصْدَاقُ ذَلِكَ فيِ كِتَابِ اللهِ:(ﮠ ﮡ ﮢ ﮣ ﮤ ﮥ ﮦ ﮧ ﮨ ﮩ ﮪ ﮫ ﮬ ﮭ) )) [ متفق عليه]
"Allah -azze ve celle- buyurdu ki: Ben, sâlih kullarım için, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiç kimsenin kalbinden geçirmediği (aklına gelmeyen) nimetler hazırladım.Bunu doğrula-yan Allah'ın kitabında şu sözdür:'Yaptıklarına (güzel davranışlarına) karşılık olarak onlar (mü'minler) için (gözlerin hoşnut olacağı ve gönüllerin huzur bulacağı) ne mutluluklar saklandığını hiçbir nefis bilemez."[159]
· CENNETLİKLERİN ZİKİR VE SÖZLERİ:
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﯪ ﯫ ﯬ ﯭ ﯮ ﯯ ﯰ ﯱ ﯲ ﯳ ﯴ ﯵ ﯶ ﯷ ﯸ ﯹ ﯺ ﯻ) [سورة الزمر الآية:74]
"Onlar: (Peygamberleri aracılığıyla) bize verdiği sözünde duran ve dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna bizi vâris kılan Allah'a hamdolsun! Güzel davranışlarda bulunanların mükâfâtı, ne güzelmiş! derler."[160]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﭹ ﭺ ﭻ ﭼ ﭽ ﭾ ﭿ ﮀ ﮁ ﮂ ﮃ ﮄ ﮅ ﮆ ﮇ ﮈ) [سورة يونس الآية:10]
"Onların oradaki (cennetteki) duâları:'Allahım! Seni her türlü noksan sıfatlardan tenzih ederiz! Ve onlar orada birbirlerine selâm verirler. Duâlarının sonu ise şudur: Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur!"[161]
3. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﭷ ﭸ ﭹ ﭺ ﭻ ﭼ ﭽ ﭾ ﭿ ﮀ ﮁ ﮂ) [سورة الواقعة الآيتان:25-26]
"Onlar, orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler. Onlar, bu kusurlardan uzak söz işitirler ve birbirlerine selâm verirler."[162]
· RAB TEÂLÂ'NIN CENNETLİKLERE SELÂM VERMESİ:
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﭑ ﭒ ﭓ ﭔ ﭕ ﭖ ﭗ ﭘ ﭙ ﭚ) [سورة الأحزاب الآية:44]
"Onların (mü'minlerin) kendisine kavuştukları gün, Allah'ın onlara iltifatı, 'selâm' (ve Allah'ın azabından bir emân)dır.Allah onlara çok güzel mükâfât (olan cenneti) hazırlamıştır."[163]
2. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(ﭨ ﭩ ﭪ ﭫ ﭬ ﭭ) [سورة يس الآية:58]
"(Onlara nimetlerin en büyüği vardır ki o da onlarla konuştuğu zaman) çok merhametli Rablerinden onlara selâm vardır."[164]
· RIDVAN BULUŞMASI:
Ebu Saîd el-Hudrî'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( إِنَّ اللهَ يَـقُولُ لِأَهْلِ الْـجَنَّةِ، يَا أَهْلَ الْـجَنَّةِ! فَيَـقُولُونَ: لَبَّيْكَ رَبَّنَا وَسَعْدَيْكَ، وَالْـخَيْرُ فِي يَدَيْكَ، فَيَـقُولُ: هَلْ رَضِيْتُـمْ؟ فَيَـقُولُونَ: وَمَا لَناَ لاَ نَرْضَى يَا رَبِّ! وَقَدْ أَعْطَيْتَنَا مَا لَـمْ تُعْطِ أَحَداً مِنْ خَلْقِكَ، فَيَـقُولُ: أَلَاَ أُعْطِيكُمْ أَفْضَلَ مِنْ ذَلِكَ؟ فَيَـقُولُونَ: يَا رَبِّ! وَأَيُّ شَيْءٍ أَفْضَلُ مِنْ ذَلِكَ؟ فَيَـقُولُ: أُحِلُّ عَلَيْكُمْ رِضْوَانِي، فَلا أَسْخَطُ عَلَيْكُمْ بَـعْدَهُ أَبَداً.)) [متفق عليه]
"Allah Teâla cennetliklere:
- Ey cennet ehli! diye seslenir.
Onlar:
- Ey Rabbimiz! buyur! Emrine âmâdeyiz! Hayrin hepsi senin iki elindedir! derler.
Allah Teâla:
-(Rabbinizden) râzı oldunuz mu? diye sorar.
Onlar:
- Ey Rabbimiz! Bizim senden râzı olmamıza ne engel olabilir? Sen, yarattıklarından hiç kimseye vermediğin nimetleri bize verdin! derler.
Allah Teâla:
- Size bundan daha fazîletlisini vereyim mi? diye sorar.
Onlar:
- Senin bu verdiklerinden daha üstün ne olabilir? derler.
Allah Teâla:
- Size, rızâmı (n devamlı olmasını) indiriyorum. Artık, size asla öfkelenmeyeceğim (gazap etmeyeceğim!) buyurur."[165]
Allahım! Bizden, anne ve babamızdan, âilemizden ve bütün müslümanlardan râzı ol ve bizleri, rahmetinle naîm cennetlerine girdir!
· CENNETTE MUHAMMED -SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM-'İN ÜMMETİNİN MİKTARI:
Allah Teâlâ, bu ümmeti, cennetliklerin yarısı kılarak onlara ikramda bulunmuş, sonra da ihsanda bulunarak onları cennetliklerin üçte ikisi kılmıştır.
Nitekim Abdullah b. Mes'ud'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
(( كُنَّا مَعَ النَّبِيِّ × في قُبَّةٍ، فَقَالَ: أَتَرْضَوْنَ أَنْ تَـكُونُوا رُبُـعَ أَهْلِ الْـجَنَّةِ؟ قُلْنَا: نَعَمْ، قَالَ: أَتَرْضَوْنَ أَنْ تَـكُونُوا ثُلُثَ أَهْلِ الْـجَنَّةِ؟ قُلْنَا: نَعَمْ، قَالَ: أَتَرْضَوْنَ أَنْ تَـكُونُوا شَطْرَ أَهْلِ الْـجَنَّةِ؟ قُلْنَا: نَعَمْ، قَالَ: إِنِّي لَأَرْجُو أَنْ تَـكُونُوا شَطْرَ أَهْلِ الْـجَنَّةِ، وَذَلِكَ أَنَّ الْـجَنَّةَ لاَ يَدْخُلُـهَا إِلَّا نَفْسٌ مُسْلِـمَةٌ، وَمَا أَنْتُـمْ فِي أَهْلِ الشِّرْكِ إلَّا كَالشَّعْرَةِ البَيْضَاءِ فِي جِلْدِ الثَّوْرِ الأَسْوَدِ، أَوْ كَالشَّعْرَةِ السَّوْدَاءِ فِي جِلْدِ الثَّوْرِ الْأَحْـمَرِ.)) [متفق عليه]
"Biz, bir kubbenin içinde Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte bulunuyorduk.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-:
-Sizler, cennetliklerin dörtte biri olmaya râzı olur musunuz? diye sordu.
Bizler:
- Evet! diye cevap verdik.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Sizler, cennetliklerin üçte biri olmaya râzı olur musunuz? diye sordu.
Bizler:
- Evet! diye cevap verdik.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Sizler, cennetliklerin yarısı olmaya râzı olur musunuz? diye sordu.
Bizler:
- Evet! diye cevap verdik.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Ben sizlerin, cennetliklerin yarısı olmanızı kuvvetle ümit ediyorum. Şu da bir gerçektir ki, cennete müslüman nefisten başkası girmeyecektir.
- Sizler, (sayı olarak) şirk ehline nisbetle siyah öküzün derisi üzerindeki beyaz kıl mesâbesinden veya kırmızı öküzün derisi üzerindeki siyah kıl mesabesinden başka değilsiniz, buyurdu."[166]
· CENNETLİKLERİN SAFLARI:
Bureyde'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( أَهْلُ الْـجَنَّةِ عِشْرُونَ وَمِائَةُ صَفٍّ، ثَمَـانُونَ مِنْـهَا مِنْ هَذِهِ الْأُمَّةِ، وَأَرْبَـعُونَ مِنْ سَائِرِ الْأُمَـمِ.)) [أخرجه الترمذي وابن ماجه]
"Cennet ehlinin miktarı, yüz yirmi saftır. Bunların seksen safı bu ümmetten, kırkı safı ise, diğer ümmetlerden olacaktır." [167]
· CENNETLİKLER:
1. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(ﮪ ﮫ ﮬ ﮭ ﮮ ﮯ ﮰ ﮱ ﯓ ﯔ ﯕ ﯖ) [سورة البقرة الآية:82]
"Îmân edip güzel davranışta bulunanlara gelince, onlar cennetliktirler.Onlar orada devâmlı kalıcıdırlar."[168]
2. Iyâd b. Himâr'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
((.. وَأَهْلُ الْـجَنَّةِ ثَلاثَةٌ: ذُو سُلْطَانٍ مُقْسِطٌ مُتَصَدِّقٌ مُوَفَّقٌ، وَرَجُلٌ رَحِيـمٌ رَقِيقُ القَلْبِ لِكُلِّ ذِي قُرْبَى وَمُسْلِـمٍ، وَعَفِيفٌ مُتَعَفِّفٌ ذُو عِيَالٍ.)) [أخرجه مسلم]
"Cennetlikler üç sınıftır:
- Ameli az-çok olup, tasaddukta bulunan, yetkisini insanlar üzerinde adâletli bir şekilde kullanan, muvaffak kimse.
- Her akraba ve müslümana karşı yufka yürekli merhametli olan kimse.
- İhtiyaç sahibi olduğu halde, insanlardan dilenmeyen, iffetli kimse." [169]
3. Hârise b. Vehb'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o, Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-'i şöyle derken işittim, demiştir:
(( أَلاَ أُخْبِرُكُمْ بِأَهْلِ الْـجَنَّةِ؟ قَالُوا: بَلَى، قَالَ ×:كُلُّ ضَعِيفٍ مُتَضَعِّفٍ لَو أَقْسَمَ عَلَى اللهِ لأَبَرَّهُ...)) [متفق عليه]
"Size cennetlikleri haber vereyim mi?
-Sahâbe:
- Evet, dediler.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Zayıf olan ve halk tarafından zayıf görülen her mümin (cennetlik)dir. Allah'a yemin etse, muhakkak ki Allah onu yemîninde doğru çıkarır, buyurdu."[170]
· CENNETLİKLERİN ÇOĞUNLUĞUNUN KİMLERDEN OLDUĞU:
İmrân b. Husayn'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( اِطَّلَعْتُ فِي الْـجَنَّةِ فَرَأَيْتُ أَكْثَرَ أَهْلِـهَا الْفُقَرَاءَ، وَاطَّلَعْتُ فِي النَّارِ فَرَأَيْتُ أَكْثَرَ أَهْلِـهَا النِّسَاءَ.)) [متفق عليه]
"Cennete bir göz attım, çoğunluğunun fakirler olduğunu gördüm. Cehenneme de bir göz attım çoğunluğunun kadınlar olduğunu gördüm."[171]
· CENNETE SON GİRECEK OLAN KİMSE:
Abdullah b. Mes'ud'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( إِنَّ آخِرَ أَهْلِ الْـجَنَّةِ دُخُولاً الْـجَنَّةَ، وَآخِرَ أَهْلِ النَّارِ خُرُوجاً مِنَ النَّارِ: رَجُلٌ يَـخْرُجُ حَبْواً، فَيَـقُولُ لَـهُ رَبُّهُ: ادْخُلِ الْـجَنَّةَ، فَيَـقُولُ: رَبِّ، اَلْـجَنَّةُ مَلْأَى، فَيَـقُولُ لَـهُ ذَلِكَ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ، فَكُلَّ ذَلِكَ يُـعِيدُ عَلَيهِ: اَلْـجَنَّةُ مَلْأَى، فَيَـقُولُ: إنَّ لَكَ مِثْلَ الدُّنْيَا عَشْرَ مِرَارٍ.)) [متفق عليه]
"Şüphesiz cennetliklerden cennete en son giren ve cehennemlikler-den cehennemden en son çıkan, emekleyerek çıkan kimsedir.
Rabbi ona:
- Cennete gir, der.
Bunun üzerine o:
- Rabbim! Cennet dolmuş, diyecektir.
Allah Teâlâ bunu ona üç defa tekrarlayacaktır.
O, her defasında Allah Teâlâ'ya aynı şeyi tekrar edecek ve:
- Rabbim! Cennet dolmuş, diyecektir.
Bunun üzerine Allah Teâlâ ona şöyle diyecektir:
- Dünyada olanın on katı senin olsun."[172]
[1] Nisâ Sûresi: 13
[2] Kehf Sûresi: 107
[3] Sâd Sûresi: 49-50
[4] Furkan Sûresi: 15
[5] Lokman Sûresi: 8
[6] Secde Sûresi: 19
[7] En'âm Sûresi: 127
[8] Zâriyât Sûresi: 22
[9] Sidretu'l-Muntehâ denilmesinin sebebi; yeryüzünden yukarıya çıkan ile gökten oraya inenin son bulduğu yer olmasından dolayıdır. (Çeviren)
[10] Necm Sûresi: 13-15
[11] Bu hak, ilim ehlinin ittifakıyla Allah Teâlâ'nın lütuf ve ihsanıyla kendi nefsine farz kıldığı haktır. Allah Teâlâ'nın bir kudsî hadîste: “Zulmü nefsime haram kıldım.” buyurduğu gibi, hikmeti gereği dilediği şeyi kendi nefsine haram, dilediğini de farz kılar. (Çeviren)
[12] Firdevs, içerisinde her türlü ağaç bulunan bahçe anlamına gelir. Bu kelimenin aslının, Yunanca, Kıbtîce ve Süryânice olduğunu söyleyen âlimler olmuştur. Ebu İshak Zeccâc: "Kelimenin Süryânîce olduğundan emînim" demiştir. (Çeviren)
[13] Buhârî; hadis no: 7423
[14] Hadis sahihtir. Hâkim; hadis no: 1304. İbn-i Hibbân; hadis no: 3013. Abdulkâdir el-Arnavut, hadisin isnadı sahihtir, demiştir.
[15] Bu hadiste cennetin namaz, oruç, cihad ve sadaka kapıları zikredilmiştir. Cennetin diğer dört kapısı ise şunlardır:Beytullah'ı haccedenlerin girecekleri hac kapısı, öfkelerini yenip insanları bağışla-yanların girecekleri af kapısı, Allah'a tevekkül ettiklerinden dolayı kıyâmet günü hesapsız ve azapsız olarak oradan girecekleri tevekkül kapısı ve sonuncusu ise zikir veya ilim kapısıdır. (Çeviren)
[16] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 1897, Lafız, Buhârî'ye âittir. Müslim; hadis no: 1027.
[17] Müslim; hadis no: 2967.
[18] Hecer: Bahreyn'de bulunan büyük bir kasabadır.
[19] Busrâ: Şam'a 48 mil uzaklıkta bulunan tarihî kasabadır. Şimdiki adı Hurân'dır.
[20] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 4712, Müslim; hadis no: 194. Lafız, Müslim'e âittir.
[21] Zümer Sûresi: 73
[22] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 3257, Lafız, Buhârî'ye âittir. Müslim; hadis no: 1152.
[23] Sâd Sûresi: 49-50
[24] Müslim; hadis no: 2565.
[25] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 3277, Lafız, Buhârî'ye âittir. Müslim; hadis no: 1079.
[26] Müslim; hadis no: 234
[27] Müslim; hadis no: 234
[28] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 876. Müslim; hadis no: 2834. Lafız, Müslim'e âittir.
[29] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 3327. Lafız,Buhârî'ye âittir Müslim; hadis no: 2834.
[30] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 6543. Müslim; hadis no:219. Lafız, Müslim'e âittir.
[31] Müslim; hadis no: 2979
[32] Hadis, hasendir. İmam Ahmed; hadis no: 7920. Tirmizî; hadis no: 2545. Lafız, Tirmizî'ye âittir.
[33] Mutaffifîn Sûresi: 22-24
[34] Kıyâmet Sûresi: 22-23
[35] Ğâşiye Sûresi: 8-10
[36] Abese Sûresi: 38-39
[37] Âl-i İmrân Sûresi: 107
[38] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir.Buhârî; hadis no: 3254, Lafız,Buhârî'ye âittir. Müslim; hadis no: 2834.
[39] Zümer Sûresi: 73
[40] Ra'd Sûresi: 23-24
[41] Enbiyâ Sûresi: 103
[42] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 6541. Lafız, Buhârî'ye âittir. Müslim; hadis no: 220.
[43] Hadis, sahihtir. Tirmizî; hadis no: 2437. İbn-i Mâce; hadis no: 4286. Lafız, İbn-i Mâce'ye âittir.
[44] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 3342. Lafız, Buhârî'ye âittir. Müslim; hadis no: 163.
[45] Safran (Zaferan): Süsengillerden,büyük huni çiçekli, soğanlı bir cins bitkidir. Bitki bilimindeki (botanik) adı Crocus Sativus'tur. Çiçeğin tepeciklerinden zerde ve bazı şuruplara renk vermekte faydalanılır. (Çeviren)
[46] Hadis, sahihtir. Tirmizî, hadis no: 2526. Lafız, Tirmizî'ye âittir. Sahîh-i Sünen-i Tirmizî; hadis no: 2050. Dârimî; hadis no: 2717.
[47] Müslim; hadis no: 2928.
[48] Rahmân Sûresi: 72
[49] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 4879. Müslim; hadis no: 2838. Lafız, Müslim'e âittir.
[50] Müslim; hadis no: 2928.
[51] Tevbe Sûresi: 72
[52] İnsan Sûresi: 20
[53] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 3256. Müslim; hadis no: 2831. Lafız, Müslim'e âittir.
[54] Ankebût Sûresi: 58
[55] Zümer Sûresi: 20
[56] Hadis, hasendir. İmam Ahmed, hadis no: 1338. Tirmizî; hadis no: 1984. Elbânî, Sahîhu't-Tirmizî; hadis no: 1616.
[57] Rahmân Sûresi: 54
[58] Ğâşiye Sûresi: 15-16
[59] Rahmân Sûresi: 76
[60] Mutaffifîn Sûresi: 22-23
[61] İnsan Sûresi: 13
[62] Yâsin Sûresi: 55-56
[63] Hicr Sûresi: 47
[64] Tûr Sûresi: 20
[65] Vâkia Sûresi: 15-16
[66] Ğâşiye Sûresi: 13
[67] Vâkia Sûresi: 17-18
[68] Zuhruf Sûresi: 71
[69] İnsan Sûresi: 15-16
[70] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 7444. Müslim; hadis no: 180.
[71] Hac Sûresi: 23
[72] Kehf Sûresi: 31
[73] İnsan Sûresi: 21
[74] Buhârî; hadis no: 6526.
[75] Vâkia Sûresi: 17-18
[76] İnsan Sûresi: 19
[77] Tûr Sûresi: 24
[78] Buhârî; hadis no: 3329.
[79] Müslim; hadis no: 3329.
[80] Zuhruf Sûresi: 70-71
[81] Ra'd Sûresi: 35
[82] Vâkia Sûresi: 20-21
[83] Hâkka Sûresi: 24
[84] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir.Buhârî; hadis no: 6520, Lafız,Buhârî'ye âittir. Müslim; hadis no: 2792.
[85] Müslim; hadis no: 2835.
[86] Bir çeşit dikenli akasya ağacıdır.Botanik bilimindeki adı; Acacia Gummifera'dır. (Çeviren)
[87] Hadis sahihtir.Taberânî; "el-Mu'cemu'l-Kebîr"; c:7, s: 130. Şamlıların Müsnedi; c: 1, s: 282. Bkz: "Silsiletu'l-Ehâdîsi's-Sahîha"; hadis no: 2734.
[88] İnsan Sûresi: 5.
[89] İnsan Sûresi: 17.
[90] Mutaffifîn Sûresi: 25-28.
[91] Hadis, sahihtir. Tirmizî; hadis no: 3361, Lafız, Tirmizî'ye âittir. İbn-i Mâce; hadis no: 4334.
[92] İnsan Sûresi: 14.
[93] Mürselât Sûresi: 41-42.
[94] Sâd Sûresi: 51.
[95] Muhammed Sûresi: 15.
[96] Nebe Sûresi: 31-32.
[97] Rahman Sûresi: 52.
[98] Rahman Sûresi: 68.
[99] Duhân Sûresi: 55.
[100] Vâkia Sûresi: 27-33.
[101] Hâkka Sûresi: 22-24.
[102] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir.Buhârî; hadis no: 3207. Lafız,Buhârî'ye âittir. Müslim; hadis no: 162.
[103] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir.Buhârî; hadis no: 6553. Lafız,Buhârî'ye âittir. Müslim; hadis no: 2828.
[104] Hadis, sahihtir. Tirmizî; hadis no: 2525. Bkz: "Sahîhu'l-Câmi"; hadis no: 5647.
[105] Burûc Sûresi: 11.
[106] Muhammed Sûresi: 15.
[107] Kamer Sûresi: 54-55.
[108] Buhârî; hadis no: 6581.
[109] Müslim; hadis no: 2839.
[110] Hicr Sûresi: 45.
[111] İnsan Sûresi: 5-6.
[112] Mutaffifîn Sûresi: 25-28.
[113] Rahman Sûresi: 50.
[114] Rahman Sûresi: 66.
[115] İnsan Sûresi: 17-18.
[116] Âl-i İmran Sûresi: 15.
[117] Vâkia Sûresi: 35-40.
[118] Sâffât Sûresi: 48-49.
[119] Vâkia Sûresi: 22-24.
[120] Rahman Sûresi: 56-58.
[121] Rahmân Sûresi: 70-72
[122] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir.Buhârî; hadis no: 2796, Lafız,Buhârî'ye âittir. Müslim; hadis no: 1880.
[123] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 3246. Müslim; hadis no: 2834. Lafız, Müslim'e âittir.
[124] Buhârî; hadis no: 3166.
[125] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 3246. Müslim; hadis no: 2834. Lafız, Müslim'e âittir.
[126] Hadis, sahihtir. Tirmizî; hadis no: 1403. Bkz: Sahîh-i Sünen-i Tirmizî; hadis no: 1132. İbn-i Mâce; hadis no: 2687. Bkz: Sahîh-i İbn-i Mâce; hadis no: 2176.
[127]Hadis,sahihtir.Taberânî; "el-Mu'cemu'l-Evsat"; hadis no: 4917.Bkz:Sahîhu'l-Câmi';hadis no: 1561.
[128] Yâsin Sûresi: 55-56
[129] Hadis, sahihtir. Taberânî; "el-Mu'cemu'l-Kebîr"; c:5, s: 187. Lafız, Taberânî'ye âittir. Dârimî; hadis no: 2721. Bkz: Sahîhu'l-Câmi';hadis no: 1627.
[130] Hadis, sahihtir. Taberânî; "el-Mu'cemu'l-Evsat"; hadis no:5263. Ebu Nuaym;'Sıfetul-Cenneh'; hadis no: 373.Bkz: 'Silsiletu'l-Ehâdîsi's-Sahîha'; hadis no: 367.
[131] Hadis, sahihtir. İmam Ahmed; hadis no: 11079. Tirmizî; hadis no: 2563. Bkz: Sahîh-i Sünen-i Tirmizî; hadis no: 2077.
[132] Ra'd Sûresi: 35
[133] Müslim; hadis no: 2837.
[134] Hadis, sahihtir. Bezzâr; hadis no: 3517. Keşfu'l-Estâr. Bkz: 'Silsiletu'l-Ehâdîsi's-Sahîha'; hadis no: 367.
[135] İsrâ Sûresi: 21.
[136] Tâhâ Sûresi: 75-76.
[137] Vâkia Sûresi: 10-14.
[138] Buhârî; hadis no: 2790
[139] Tûr Sûresi: 21.
[140] Nisâ Sûresi: 57.
[141] Vâkia Sûresi: 27-30.
[142] İnsan Sûresi: 13-14
[143] Ra'd Sûresi: 35
[144] Ğâşiye Sûresi: 8-11
[145] Âl-i İmrân Sûresi: 133
[146] Hadîd Sûresi: 21
[147] Müslim; hadis no:384.
[148] Müslim; hadis no: 189.
[149] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 6571. Müslim; hadis no: 186.
[150] Tevbe Sûresi: 72
[151] Kıyâmet Sûresi: 22-23
[152] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 806. Müslim; hadis no: 182. Lafız, Müslim'e âittir.
[153] Müslim; hadis no: 181.
[154] Zuhruf Sûresi: 69-73
[155] Duhân Sûresi: 51-56.
[156] İnsan Sûresi: 12-22
[157] Vâkia Sûresi: 10-26.
[158] Vâkia Sûresi: 35-40.
[159] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 3244. Müslim; hadis no: 2824. Lafız, Müslim'e âittir.
[160] Zümer Sûresi: 74.
[161] Yunus Sûresi: 10.
[162] Vâkia Sûresi: 25-26.
[163] Ahzâb Sûresi: 44.
[164] Yâsin Sûresi: 58.
[165] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 6549. Müslim; hadis no: 2829. Lafız, Müslim'e âittir.
[166] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 6528.Lafız,Buhârî'ye âittir. Müslim; hadis no: 221.
[167] Hadis sahîhtir. Tirmizî; hadis no: 2546.Lafız,Tirmizî'ye âittir. Sahîh-i Sünen-i Tirmizî; hadis no: 2065. İbn-i Mâce; hadis no: 4289. Sahîh-i Sünen-i İbn-i Mâce; hadis no: 3462.
[168] Bakara Sûresi: 82.
[169] Müslim; hadis no: 2865.
[170] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 4918. Müslim; hadis no: 2853. Lafız, Müslim'e âittir.
[171] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 7511. Lafız, Buhârî'ye âittir. Müslim; hadis no: 186.
[172] Buhârî ve Müslim'in üzerinde ittifak ettikleri hadistir. Buhârî; hadis no: 7511. Lafız, Buhârî'ye âittir. Müslim; hadis no: 187.