Namazın Kılınışı
Namazın Kılınışı : Allah Azze ve Celle buyuruyor ki; “Halbuki onlara ancak, dini yalnız O’na has kılarak ve hanifler olarak Allah’a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din de budur.”(Beyyine 5)
“İman eden kullarıma de ki namaz kılsınlar.”(İbrahim 30)
“Doğrusu feraha ermiştir temizlenen, Rabbinin adım anıp namaz kılan.”(A’la 14-15)
“Namazı kılın, zekâtı verin,”(Bakara 110)
İbni Ömer r.a.’dan; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “İslam beş şey üzerine kurulmuştur; Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun Rasulü olduğuna şehadet etmek, namazı kılmak, zekat vermek, haccetmek ve Ramazan orucu.”
Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’in şöyle söylediğini işittim:
"Sizden birinizin kapısının önünden bir nehir aksa ve bu nehirde hergün beş kere yıkansa, acaba üzerinde hiç kir kalır mı, ne dersiniz?"
"Bu hal, dediler, onun kirlerinden hiçbir şey bırakmaz!" Aleyhissalâtu vesselâm:
"İşte bu, beş vakit namazın misalidir. Allah onlar sayesinde bütün hataları siler" buyurdu."
İslam, seferde ve hazarda, korkuda ve güvende, namazın terkine müsaade etmemiştir; “Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah’a saygı ve bağlılık içinde namaz kılın. Eğer (herhangi bir şeyden) korkarsanız (namazlarınızı) yürüyerek yahut binmiş olarak (kılın). Güvene kavuştuğunuz zaman, siz bilmezken Allah’ın size öğrettiği şekilde O’nu anın (namaz kılın).”(Bakara 238,239)
Harp halinde namaz şöyle tarif ediliyor; “Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman kâfirlerin size kötülük etmelerinden endişe ederseniz, namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler, sizin apaçık düşmanınızdır. Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir kısmı seninle beraber namaza dursunlar, silahlarını (yanlarına) alsınlar, böylece (namazı kılıp) secde ettiklerinde (diğerleri) arkanızda olsunlar. Sonra henüz namazını kılmamış olan (bu) diğer gurup gelip seninle beraber namazlarını kılsınlar ve onlar da ihtiyat tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. O kâfirler arzu ederler ki siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil olsanız da üstünüze birden baskın yapsalar. Eğer size yağmurdan bir eziyet olur yahut hasta bulunursanız silahlarınızı bırakmanızda size günah yoktur. Yine de tedbirinizi alın. Şüphesiz Allah, kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken (daima) Allah’ı anın. Huzura kavuşunca da namazı dosdoğru kılın; çünkü namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.”(Nisa 101-103)
Ey Allah’ın kulu! Yukarıdaki Âyet’i Kerîme’de gördüğün gibi, insanın devamlı ölümle karşı karşıya kalabileceği harp meydanında bile Allah ’u Azze ve Celle namazın cemaatle kılınmasını emrediyor. Harpten daha tehlikeli namazın terkine sebep olabilecek bir mazeret yoktur. Buna rağmen namazın terkine müsaade edilmiyor. Bilakis cemaatle kılınacağı "emri İlâhi" ile sabit oluyor.
Namazın kazası vardır diyenler, acaba o kaza edilecek namazın terkine hangi şer’i mazereti gösteriyorlar da, namazın kazası vardır diyerek hem Âyet’i hiçe sayıyorlar ve hem de bu azim ibadeti müslümanların nazarında basitleştirerek, binlerce insanın Âhirete müşrik ve kâfir olarak gitmesine sebep oluyorlar. Hangi cılız omuzlarına böyle bir belâyı yükleniyorlar.